Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün kusur, velayet, tazminatlar, nafakalar ve kişisel ilişki yönünden temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 01.02.2011 günü temyiz eden davacı L. D.vekili Av. C. Y.ile karşı taraf temyiz eden davalı R. D.vekili Av. E.K. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Davalı kadının sadakatsiz davranışlarda bulunduğu kanıtlanamamıştır. Mahkemenin gerekçesi ve kabulü de bu yöndedir. Boşanmaya yol açan olaylarda başka kadınlarla ilişki kuran ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2-Tarafların temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına karar verildiği halde hüküm fıkrasında boşanmanın yasal dayanağının aynı yasanın 166/3. maddesi olarak gösterilmiş bulunmasının maddi hataya dayandığının anlaşılmasına göre davalı kadının tüm, davacı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b)Davalının Polonezköy"de 17780 m² miktarında üzerinde otel, restorant ve kır bahçesi olan, adına kayıtlı taşınmazının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu taşınmazın, üzerindeki muhdesatlar dahil 2007 yılı itibarıyla değerinin iki milyon lirayı aştığı bilirkişi incelemesi ile belirlenmiştir. Davalının mülkiyetten kaynaklanan haklarını kullanmıyor olması sonuca etkili değildir. Bu mal varlığı karşısında yoksulluğa düşeceğinden söz edilemez. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları gerçekleşmemiştir. İsteğin reddi gerekirken davalı yararına yoksulluk nafakasına hükmolunması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Temyiz olunan hükmün; yukarıda 2. maddenin (b) bendinde gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda aynı maddenin (a) bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 825.00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere yoksulluk nafakası yönünden oyçokluğuyla, diğer yönlerden oybirliğiyle karar verildi.01.02.2011(Salı)