3. Hukuk Dairesi 2019/3247 E. , 2020/5355 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen asıl ve birleşen alacak davasında asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen hüküm hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne yönelik verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz dilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl ve birleşen davada davacı; davalı şirketin elektrik abonesi olduğunu, davalı tarafından düzenlenen faturalar ile kendisinden haksız ve hukuka aykırı olarak kayıp-kaçak bedeli adı altında fazladan ücret tahsil edildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik asıl davada 43.811,81 TL"nin , birleşen davada ise 20.000,00 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı; asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan 6719 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nda yapılan değişiklikler gözetildiğinde, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan ...kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp- kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma, perakende satış hizmet bedeli ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiği, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17., geçici 19. ile 20. maddeleri hükümleri gereğince anılan bedellerin iadesinin talep edilemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine, ( davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına ) karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, dava tarihindeki haklılık durumu sebebiyle davacı lehine yargılama giderine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davacının asıl ve birleşen dava yönünden istinaf talebinin kısmen kabulü ile; İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasında yer alan, " Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına" ifadesinin çıkarılmasına; yerine " Davacı tarafından asıl ve birleşen davalar için yapılan toplam 747,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, " ifadesinin eklenerek kararın düzeltilmesine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, psh v.d bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın "Vergi Ödevi" başlıklı 73 üncü maddesindeki “... Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır...” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (...) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin ..."na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, ...kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu"nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde ..."nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"na eklenen;
Geçici madde 19; "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." hükmünü,
Geçici madde 20; "Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır." hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20 nci maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Esastan Sonuçlanamayan Davalarda Yargılama Gideri " başlıklı 331. maddesinin 1. Fıkrasında; " Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda; davacı, davanın açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E.- 2014/679 K. sayılı ilamı ve Dairemiz kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerine dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HMK"nın 370/2 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (1) ve (5) numaralı bentlerinin çıkarılarak yerlerine sırasıyla ;
" 1- Konusuz kalan asıl ve birleşen davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına," ,
" 5- Davacı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, asıl dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT"nin ilgili maddeleri gereğince belirlenen 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; birleşen dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT"nin ilgili maddeleri gereğince belirlenen 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine;" ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 05.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.