14. Hukuk Dairesi 2016/16136 E. , 2019/2203 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 19.06.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve yıkım; birleştirilen davada davacı vekili tarafından 17.11.2014 gününde verilen dilekçe ile TMK"nin 725. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil (temliken tescil) talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 30.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı-birleştirilen davada davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım; birleştirilen dava TMK"nin 725. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, tarafına ait 122 ada 21 parsel sayılı taşınmaza, komşu 122 ada 22 parsel maliki olan davalının, taşkın biçimde ahır binası ile depo inşa etmek ve taşınmaza beton kazıklar dikerek bu kazıklara dikenli tel çekmek suretiyle yaptığı elatmanın önlenmesini ve taşkın kısımların yıkılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, 122 ada 22 parsel sayılı taşınmazı müvekkilinin üzerindeki yapılarla birlikte ..."den satın aldığını, taşınmaz üzerindeki inşaatın 2004 yılı Nisan-Mayıs aylarında önceki malik tarafından davacıya ait 122 ada 21 parsel sayılı taşınmazın önceki maliklerinin bilgisi doğrultusunda yapıldığını, bu nedenle iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek aleyhindeki asıl davanın reddini savunmuş ve taşkın kısımların belirlenecek bedeli karşılığında müvekkili adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine; birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen davada davalı temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nin 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. TMK’nin 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de TMK"nin 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
Bu tür davalarda taşkın yapıyı yapan kişinin taşınmazı lehine, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı yoksa durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde taşkın yapıyı yapan kimse, taşan kısım için uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
TMK’nin 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır:
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nin 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. (Sübjektif koşul)
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
d) Bu üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dosya içerisindeki 22.02.2016 tarihli teknik bilirkişi raporunda dava konusu taşkın yapıların baraka ve sundurma türü basit yapı niteliğinde olduğu, taşıyıcı sistemlerinin basit yığma usulde, kagir biriket duvar ve çelik profil boru üzerine çatı konstrüksiyonu ahşap ve profil malzemeden oluşturulmuş, kiremit ve sac levha malzemeleri ile çatısı kapatılmış yapılar olduğu, binaların çatı altında hasır betonu bulunmayıp betonarme sistemde yapılmadığından taşkın kısımlarının yıkılması sonucu bütünlüklerinin bozulmayacağı, çatı sistemlerinin sökülüp yeniden kullanılabileceğinin belirtildiği anlaşıldığından davaya konu taşkın yapıların davacı taşınmazı üzerinde temelli kalması amacıyla yapılan yapılar olmadığı gözetilerek temliken tescil talebine yönelik birleştirilen davanın reddine, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkin asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı - birleştirilen davada davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.