3. Hukuk Dairesi 2020/2808 E. , 2020/5385 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl dava olan itirazın iptali davası ile birleşen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı ile 10.06.2003 tarihinde 5 yıllık kira sözleşmesi imzaladığını, ... 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/741 esas, 2009/135 karar sayılı kararı ile kira bedelinin brüt 6900 TL olarak tespit edildiğini, kira sözleşmesine ve mahkeme ilamına riayet etmeyen, kira bedelini tam ödemeyen davalı aleyhine ... 1.İcra Müdürlüğünün 2012/3532 esas sayılı dosyası nezdinde icra takibi başlattığını ancak davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, yeni kira döneminde ise 6300 TL kira bedeli yatırmaya başladığını belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına ve davalının mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 07.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 29.706,48 TL kira alacağının, muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; mahkeme kararı ile tespit edilen brüt 6900 TL aylık kira bedelinin davacının banka hesabına düzenli bir şekilde yatırıldığını, üç yıl süre ile davacının herhangi bir itirazının olmadığını, süresinin sona ermesi halinde kira müddetinin aynı şartlarla 1 yıl daha uzatılmış sayılacağını, kira sözleşmesindeki artırım oranlarının hangisinin yenilenen dönemde uygulanacağının uyuşmazlık konusu olduğunu, davacının kendiliğinden uyguladığı kira artış oranını kabul etmediklerini, içtihatların da bu doğrultuda olduğunu, ayrıca kötüniyet tazminatının %40 tan %20 ye indirildiğini belirterek davanın reddini ve davacının %40 tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Davacı, birleşen dosyada sunduğu dava dilekçesinde özetle; 2012 yılı Ekim ayından kiralananın tahliye edildiği anahtar teslim tarihine kadar işleyen dönem bakımından ödenmemiş kira bedellerinin, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 10.000,00 TL’sinin her kira bedelinin muaccel olduğu tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 11.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 23.521,84 TL kira farkı ve 5.062,96 TL işlemiş faizi olmak üzere toplamda 28.584,80 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin 72.233,82 TL asıl alacak ve 6.627,95 TL işlemiş faiz üzerinden devamına ve davalı kiracının Kocaeli İli ... İlçesi Osmanyılmaz Mah. Şehit Numan Dede Cad. No: 89/1,2,3,4,5,6,7 ve 8 nolu iş yerlerinden tahliyesine karar verilmiş; hüküm, davalının temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 12.05.2014 tarihli, 2013/14588 E - 2014/6079 K sayılı ilamıyla kısa kararda davanın tamamen kabulüne karar verildiği ancak gerekçeli kararda 79.940,00 TL anapara alacağının 72.233,82 TL’si bakımından kısmen kabulüne karar verildiği ve bu suretle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, itirazın iptali talebi bakımından bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin 72.233,82 TL asıl alacak ve 6.627,95 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, davalı kira sözleşmesine konu iş yerlerini tahliye ettiğinden tahliye talebi bakımından ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.05.2015 tarihli, 2015/3740 E - 2015/4944 K sayılı ilamıyla “..Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, hakim tarafların talep ettiklerinden fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez. Davacı tarafından başlatılan icra takibi 2009 yılı Haziran ayı ila 2012 yılı Ağustos ayı arasındaki kira farklı alacaklarını kapsamaktadır. Oysa hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2008 yılı Haziran ayından 2013 yılı Şubat ayına kadar olan kira alacaklarına ilişkin hesaplama yapılmış olup, bilirkişi hesaplama yaparken takip talebinde belirtilen ayların dışına çıkmış ve talep konusu olmayan dönemlere ilişkin de hesaplama yapmıştır. Yine benzer şekilde davacı kiralayan tarafından 2009 Haziran ayı ila 2010 Haziran ayı arasındaki dönemde aylık 324 TL kira farkı alacağı talep edilmesine rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2009 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında kira farkı alacağı aylık 2904,59 TL üzerinden hesaplanmıştır. Bu durumda bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğundan söz edilemez. Mahkemece takip talebinde belirtilen dönem ve miktarlarla bağlı kalınarak inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir…” gerekçesiyle davalı lehine bozulmuş, davalının sair temyiz itirazları ise reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl dava bakımından; ıslah talebi kabul edilmiş ancak ıslah kapsamında yer alan 2012 yılı Eylül ayı kira alacağı icra takibine konu edilmediğinden ıslah ile dava kapsamına alınamayacağı değerlendirilerek bilirkişi raporu doğrultusunda dava konusu 2009 yılı Haziran ayı ile 2012 yılı Ağustos ayı arasındaki döneme ilişkin (bu aylar dahil olmak üzere) ödenmeyen kira bedeli farkının ve davacının alacaklı olduğu tutarın 20.848,68 TL olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile kira farkının muaccel olduğu aylardan itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, birleşen dava bakımından ise davalının tahliye tarihi olarak beyan ettiği 17.03.2014 tarihi esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporu ve ıslah doğrultusunda 2012 Ekim ayı ile 17 Mart 2014 tarihi arasındaki döneme ilişkin ödenmemiş kira bedelinin 23.521,84 TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 23.521,84 TL kira farkı asıl alacağı ile 5.062,86 TL işlemiş faiz olmak üzere asıl alacağın 10.000,00 TL"sine dava tarihinden, 13.521,84 TL"sine ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Asıl dava bakımından uyuşmazlık, davacının davalıdan talep edebileceği kira farkı alacağı bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise tutarının ne kadar olduğuna ilişkindir. Dava, itirazın iptali davası olarak açılmış, takip talebinde bozma ilamında da belirtildiği üzere 2009 Haziran ayı ila 2010 Haziran ayı arasındaki dönemde aylık 324 TL kira farkı alacağı talep edilmiştir. Ancak bozma sonrasında yapılan yargılama esnasında 07.12.2015 tarihli dilekçe ile itirazın iptali davası, alacak davası olarak tamamen ıslah edilerek; 2009 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları bakımından aylık 2904,59 TL, 2009 yılı Eylül ayı ile 2010 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs ayları bakımından aylık 114,5 TL, 2010 yılı Haziran ayı ile 2011yılı Mayıs ayı arasındaki dönemde bu aylar da dahil olmak üzere aylık 268,54 TL , 2011 yılı Haziran ayı ile 2012 yılı Mayıs ayı arasındaki dönmede bu aylar da dahil olmak üzere aylık 901 TL, 2012 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül bakımından ise aylık 1481,48 TL kira alacağı talebinde bulunulmuştur. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ise 2009 yılı Haziran , Temmuz ve Ağustos ayları kira farkı alacağı 2.919,22 TL olarak ıslah dilekçesindeki talep tutarı da aşılarak tespit edilmiş, mahkemece bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesi “iddia ve savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi” başlığını taşımakta, tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebileceklerini düzenlemektedir. Maddenin ilk fıkrasında yer alan “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.(Değişik 28.07.2020 T. 7251 Sy.Kanun-15.madde)” düzenlemesi ile iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı öngörülmüştür. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının istisnaen ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği ise yine aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek yol olacaktır.
Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkân olup HMK’nın 177. maddesinde düzenenmiştir.
Bu noktada usuli kazanılmış hak kavramına değinmek gerekmektedir. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK"da (ayrıca mülga 1086 sayılı HUMK içeriğinde) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakla birlikte bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usuli kazanılmış hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Somut olayda, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.05.2015 tarihli 2015/3740 E 2015/4944 K sayılı bozma ilamında açıkça; eldeki itirazın iptali davasında hakimin taleple bağlı kalarak icra takibine konu dönemlerle ve bu dönemler bakımından, talep edilen tutarlar aşılmadan hesaplama yapılarak buna göre hüküm kurulması gerektiği, talep konusu olmayan dönemlere ilişkin hesaplama yapılamayacağı gibi, 2009 yılı Haziran ayı ile 2010 yılı Haziran ayı arasındaki dönemde aylık 324 TL kira farkı alacağı talep edilmesine rağmen 2009 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları kira farkı alacağının, talep aşılarak 2.904,59 TL üzerinden hesaplanması sebebiyle bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilmiştir.
Bu durumda; bozma kararından sonra ıslah yapılarak, bozma kararına uyulmakla ortaya çıkan hukuki durum ve davalı lehine doğmuş usuli kazanılmış hakkı ortadan kaldıracak şekilde hüküm kurulamayacağı ve mahkemece, bozma ilamına uygun şekilde hesaplama yapılarak davalının usuli kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.