3. Hukuk Dairesi 2020/3330 E. , 2020/5404 K.
"İçtihat Metni"Davacılar ... ve ... ile davalılar ... ve diğerleri aralarındaki alacak davasına dair ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen davanın kısmen kabulüne dair 25/03/2015 tarihli ve 2012/643 Esas 2015/174 Karar sayılı kararın bozulması hakkında Dairece verilen 30/09/2019 tarihli ve 2019/3185 Esas 2019/7260 Karar sayılı kararın düzeltilmesi davacılardan ... vekili tarafından istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davacı ..."in inşaat ustası olduğunu, yaklaşık 50 yıl önce davalıların murisi olan ... ile yapmış olduğu anlaşma ile bu kişinin arazisi üzerine iki odalı bir evin yapımını üstlendiğini, karşılığında ise ..."ın paydaşı bulunduğu 154 parsel sayılı taşınmazdan ev ve ahır yapması için uygun bir yer vereceğinin kararlaştırıldığını, anlaşmaya göre inşaat tamamladıktan sonra aynı tarihlerde ...’in 154 parsel sayılı taşınmazda ev ve ahırını inşa ettiğini, bugüne kadar ev ve ahırın bulunduğu avluyu fasılasız nizasız malik sıfatıyla kullandığını; 1981 veya 1982 yıllarında oğlu olan diğer davacı ...’in de aynı avluya ev yaptırdığını, taşınmazın maliki olan davalıların bugüne kadar kullanımlarına herhangi bir itirazlarının bulunmadığını, imar affına tabi gecekondu niteliğinde bulunan yapıların değerinin arazi değerinden fazla olduğunu, haricen taşınmaz ile ilgili olarak satış yoluyla ortaklığın giderilmesine karar verildiğini öğrendiklerini ileri sürerek; öncelikle uygun bir bedel karşılığında, davalılar adına kayıtlı taşınmazın tapusunun iptali ve muhtesatların da beyanlar hanesine şerh verilmesi suretiyle adlarına eşit olarak tapuya tescilini, aksi takdirde iyiniyetli yapı maliki olarak ev ve ahır ile bulunduğu avlunun muhdesatlarının ve oturduğu alanın bedelinin davalılardan tahsilini talep etmişler, davacı ... 17/11/2014 tarihli ıslah dilekçesiyle; davayı tazminat davasına dönüştürdüğünü belirterek, 37.451 TL muhdesat bedeli ile 6.800 TL arsa bedeli olmak üzere toplam 46.251 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken tahsilini talep etmiştir.
Davalılar ... ve ...; dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıların davacılar tarafından inşa edildiğine yönelik iddiayı kabul ettiklerini, bu nedenle satış memurluğunca belirlenen bedelleri satış sonrası vereceklerini davacılara bildirdiklerini, ancak davacıların haksız yere işbu davayı açtıklarını, davacıların tescil ve tazminat istemlerinin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, mevcut yapıların izinsiz ve kaçak yapıldığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Davalılar ..., ... ve ...; davacılarla anlaşma yoluna gitmek istediklerini bildirmişlerdir.
Mahkemece; davacıların, muhdesatların bulunduğu bölümün bedelini davalıların murisine ödediklerini ispat edemedikleri, davalılar tarafından muhdesatların davacılar tarafından yapıldığı ile bu yapım sırasında taşınmaz maliklerinin rızası olduğunun kabul edildiği, dava konusu taşınmazın muhdesatlar nedeniyle kazandığı değerin alınan bilirkişi raporu ile 37.451 TL olduğu, yargılama sırasında davacı ..."in dava ile ilgili tüm alacaklarını diğer davacı ..."e devrettiğini beyan etmiş olması nedeni aktif husumet ehliyetinin kalmadığı gerekçesiyle; devir nedeniyle davacı ..."in davasının aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine, davacı ..."in davasının kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalılardan ... ve ... vekili ve katılma yolu ile davacı ... vekilinin temyizi üzerine Dairece;
(...Somut olayda; davacılardan ..."e ait nüfus kaydından, davacının yargılama sırasında 08/01/2015 tarihinde öldüğü, mirasçılarının yargılama aşamasında davaya dahil edilmeksizin, ölmeden evvel verilen vekaletnameye istinaden davacı ... vekili ile davaya devam edilip, işin esasına girilerek yazılı şekilde, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen göz önünde bulundurulmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, öncelikle yargılama sırasında vefat eden davacı ..."in mirasçılık belgesi getirtilerek, mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılıp, mirası reddetmeyen mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olarak yöntemince davaya katılımı sağlanmak, mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa terekeye temsilci tayin ettirmek suretiyle, taraf teşkili sağlandıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmaksızın, ölü kişi hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir...)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına karşı, davacı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava; davalılara ait taşınmaz üzerinde, davacılar tarafından inşa edilen muhdesatlar ile inşaatın yapıldığı alanın bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, 17/11/2014 tarihli ıslah dilekçesi ekinde, davacı ...’in işbu davadaki haklarını diğer davacı ...’e devir ettiğine dair belgeyi dosyaya sunmuştur.
Bu aşamada, öncelikle alacağın devri kavramının açıklanmasında yarar vardır.
Borcun kaynağı ne olursa olsun, alacaklının, alacağını bir başkasına devretmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkabilir. Alacağın devri, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak bir başkasına devretmesine, alacağın devri adı verilir.
Alacağın devri (temliki), 6098 sayılı TBK’nın 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın iradi devrini düzenleyen TBK’nın 183 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Kanun, sözleşme ve işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasının almaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.”, “Şekli” başlıklı 184 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise; “Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.” hükümleri mevcuttur.
Şu hâle göre, 6098 sayılı TBK’nın 184 üncü maddesinde alacağın devri sözleşmesinin geçerliliği sadece yazılı şekle tabi tutulmuş olup resmî şekle bağlanmamıştır. Dolayısıyla yazılı şekilde düzenlenmiş olması şartıyla, bir kimse bir başkasından olan alacağını başka bir kişiye devredebilir, böyle bir sözleşme alacağın devri hükmünde olup, hukuken geçerlidir.
Alacağın devrinin söz konusu olabilmesi için, öncelikle devir edilecek bir alacağın mevcut olması gerekir. Kural olarak, bütün alacaklar devir edilebilir. Böylece hâlen kazanılmış bir alacak kadar ileride kazanılacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur.
Alacağın devri ile borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (devredenin) yerini yeni alacaklı (devralan) almaktadır. Aynı zamanda, devir edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikal etmektedir. Buna bağlı olarak, alacağın devri ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı (husumet) da, alacağı devir alanda olmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ..., alacağın devrine ilişkin belge ile işbu davadaki alacağını diğer davacı ...’e devretmiş, diğer bir anlatımla davada taraf (davacı) sıfatını kaybetmiş, alacağın tamamına yönelik dava hakkı diğer davacı ...’e geçmiştir.
Bu aşamadan sonra, davada taraf sıfatını kaybetmiş olan ...’in (dava karara bağlanmadan önce) ölmüş olması nedeniyle, davaya mirasçıları tarafından devam edilmesine imkan yoktur.
Bu itibarla, kararın zuhulen bozulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöne yönelik karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairece verilen 30/09/2019 tarihli ve 2019/3185 Esas 2019/7260 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına, davalılardan ... ve ... vekili ve katılma yolu ile davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden incelemenin gerçekleştirilmesine karar verildikten sonra, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, bir dava şartı olan hukuki yararın yargılama sırasında gerçekleşmiş olmasına ve özellikle temyizin kapsamına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairece verilen 30/09/2019 tarihli ve 2019/3185 Esas 2019/7260 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve kararın yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA, 58,90 TL fazla alınan harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince; davacı yönünden karar düzeltme yolu kapalı, davalılar yönünden ise kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.