20. Hukuk Dairesi 2019/164 E. , 2019/7208 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 10/09/2014 tarihli dava dilekçesinde, ...2156 ada 8 parsel sayılı taşınmazın .... adına kayıtlı iken 08/09/1999 tarih ve 265 sayılı Belediye encümen kararı ile müvekkiline satılarak 12/05/1999 tarihinde tapuya tescil edildiğini, müvekkilinin arsa üzerine ev yapmak için temel attığını ve masraf yaptığını, taşınmaza ait vergileri ödediğini,..... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/569 Esas sayılı davasıyla müvekkili adına olan tapu kaydının mükerrerlik nedeniyle iptalinin talep edildiğini, mahkemece de bu yönde karar verildiğini, tapu kaydının iptali ile müvekkilinin telafisi güç zararlara uğradığını, TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğunu belirterek 5.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, uğrandığı iddia edilen zararın belediyece yapılan imar işleminden kaynaklandığını, tapu müdürlüğünün belediyece gönderilen imar planını yerindelik denetimi yapmadan aynen uyguladığını belirterek davanın husumetten reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece husumet yokluğu nedeniyle sübuta ermeyen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir
Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, .... ili, ...., 2156 ada 8 parsel sayılı taşınmazın ..... 08.09.1998 tarih 265 numaralı “mülkiyeti Hanefi Yıldırım’a ait 95 m²’den ibaret 2158 ada 6 sayılı parselin mevcut imar planında yolda kalması nedeniyle m²’sine 1.050.000 TL takdir edilerek belediye tarafından satın alınmasına, 2156 adada bulunan yol boşluğunun ihdas edilerek 99 m²"den ibaret (A) harfi ile gösterilen parselinin belediye adına oluşturulmasına, m²"sine 1.000.000 TL’den Hanefi Yıldırım’a satılmasına” kararına dayanılarak 12.05.1999 tarih ve 2208 yevmiye numarası ile belediye adına ihdasen tescil edilip aynı tarihte satış ile davacıya intikal ettiği, taşınmazın tapu kaydına 31.01.2012 tarihinde 2156 ada 7 sayılı parsel ile mükerrer olduğuna ilişkin şerh konulduğu, 2156 ada 7 sayılı parselin kayıt maliki ....Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/569 E. - 2014/531 K. sayılı dosyasında davanın kabulü ile 2156 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapusunun mükerrerlik nedeniyle iptaline karar verildiği, hükmün temyiz edilmesizin 09.09.2014 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 10.09.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde, "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349/318 E.K. sayılı kararı uyarınca tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK’nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde adlî yargıda dava açabilirler.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından, su, elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, değerlendirme tarihine en yakın emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan .... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olaya gelince, davacının, .....158 ada 6 parsel sayılı taşımazının mevcut imar planında yolda kalması nedeniyle ....... 08.09.1998 tarih 265 numaralı kararına dayanılarak Kavak mahallesi, 2156 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 12.05.1999 tarih ve 2208 yevmiye numarası ile Belediye adına ihdasen tescil edilip aynı tarihte satış ile davacıya intikal etmesi, 2158 ada 6 saylı parselin tapu kaydının 12.05.1999 tarihinde ....lehine yola terk edildiğinden sayfasının kapatılması, 2156 ada 7 sayılı parselin maliki .... Mahkemesinin 2012/569 E. - 2014/531 K. sayılı dosyasında davanın kabulü ile 2156 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapusunun, 2156 ada 7 sayılı parselin tapusu ile mükerrer olması nedeniyle iptaline karar verilmesi sonucu oluşan zararlarından dolayı, Belediye encümen kararı gereğince işlem yapılması için düzenlenen tescil bildiriminde kadastro müdürünün ve tapu müdürünün imzası bulunmasına rağmen kadastro müdürlüğünce ve tapu müdürlüğünce ihdasen edilen parselin başka bir parselle mükkerrer olup olmadığı denetlenmediğinden TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, .... kararının kesinleştiği 09.09.2014 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarih itibariyle taşınmazın niteliğinin ve değerinin belirlenmesi gerekirken mahkemece imar uygulamalarını yapan ve yeri satanın Hazine olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu nedenlerle, dava konusu taşınmazın yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa ya da arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre 2014 yılındaki gerçek değeri, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle tespit edilmeli, varsa üzerinde bulunan yapıların Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek değeri tespit edilmeli ve ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/12/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.