21. Hukuk Dairesi 2016/20174 E. , 2018/5943 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, temyiz kapsamına ve nedenlerine, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Dava, 06.05.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu malul kalan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece 69.044,51TL maddi tazminatın 5.000,00TL si için kaza tarihinden, bakiyesi için ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile ve 10.000,00TL manevi tazminatın kaza gününden itibaren işleyecek yasal faiz ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kabul ve uygulamaya göre dava, iş kazasında malul kalan sigortalının manevi zararları yanında SGK Başkanlığı tarafından karşılanmayan maddi zararlarını da kapsamaktadır.
Dosya kapsamına göre, davalı işverenin %70, davacı kazalı işçinin %30 kusurlu kabul edildiği, SGK Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olarak kabul edildiği ve maluliyetin %20,2 olarak tespit edildiği, buna göre davacıya peşin sermaye değerli gelirin bağlandığı, yargılama aşamasında davacının itirazı ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından maluliyetin %25 olarak tespit edildiği, hükme esas alınan hesap raporunda %25 maluliyete göre maddi zararın belirlendiği, mahkeme tarafından Türk Borçlar Kanunun 55. maddesi kapsamında yapılacak tenzil için SGK Başkanlığı tarafından %20,2 maluliyete göre bağlan gelirin dikkate alındığı ve bakiye maddi zarar için hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak takdir edeceği tazminat tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminatı takdir etmesi gerekir. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarlarının az olduğu ortadadır.
2-İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup, faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir. Somut olayda, dava konusu iş kazasının 06.05.2010 tarihinde meydana geldiği, dava ve ıslah dilekçelerinde maddi ve manevi tazminat istemleri için olay tarihinden itibaren faiz talebinin bulunmasına rağmen, ıslah dilekçesindeki maddi tazminat miktarı için ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalı olmuştur ve kararın bozulması gerekmiştir.
3-Maddi zarar, malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade etmek için kullanılmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin tazminat davalarında öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın düzenlemenin tüm fiil ve işlemlere uygulanması gerekir.
Dosyada, %25 maluliyete göre hesaplanan maddi tazminattan, %20,2 maluliyete göre bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin rücuya tabi kısmının mahsubu hatalı olmuştur. Bu kapsamda yapılacak iş, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun %25 maluliyet tespiti sebebiyle SGK Başkanlığından %25 maluliyet için davacıya bağlanacak ilk peşin sermaye değerli gelir miktarını sormak ve bu gelirin rücuya tabi kısmı ile sınırlı olarak belirlenecek rakamı bilirkişi hesap raporunda tespit edilen maddi zarardan indirmek ve oluşacak sonuca göre maddi tazminata karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Böylelikle tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek ve sair yönler incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 02.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.