3. Hukuk Dairesi 2020/3275 E. , 2020/5431 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından duruşmasız, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; daha önceden belirlenen, duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av.... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, taraflar arasında yapılan 12/09/2014 tarihli satış ve inşaat sözleşmesi ile satıcı davalının, daireyi 31/12/2014 tarihinde teslim edilmek üzere kendisine sattığını, teslim tarihinin gecikmesi durumunda satıcının her ay için 150 Euro tazminat ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, taşınmazın teslim edilmediğini, bunun üzerine noter aracılığıyla gönderilen ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, toplam 158.625 Euro ödeme yapıldığını ileri sürerek, davalıya ödenen bedelden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 Euronun temerrüt tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte, taşınmazın emlak satış değeri üzerinden hesaplanacak %20 tazminatına karşılık şimdilik 2.000 Euronun temerrüt tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 02/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile sözleşme gereği ödenen tutarın iadesi kapsamındaki alacakları 158.625 Euro olarak, cezai şart alacakları ise 63.450 Euro olarak ıslah etmiştir.
Davalı, taraflar arasında, davalının 3. şahıs arsa sahibi ile imzaladığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi çerçevesinde, ileride hak edeceği taşınmaz alacağının davacıya devri için BK"nun 183. maddesine göre geçerli bir şekilde alacağın temliki sözleşmesi imzalandığını, taşınmazın aylardır teslime hazır olduğu halde davacı tarafından teslim alınmadığını, davacının ekonomik durumu sebebiyle taşınmazı almaktan vazgeçtiğini, taraflar arasında imzalanan temlik sözleşmesinin geçerli ve bağlayıcı bir sözleşme olduğunu, davacının haksız bir sebebe dayalı olarak sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep etme hakkının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulü ile; davacının ödemiş olduğu bedelin iadesine ilişkin talebinin kabulüne, 158.625 euro’nun davalının temerrüde düştüğü 15.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek olan euro üzerinden açılan mevduata kamu bankalarınca fiilen uygulanan azami yıllık faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davacının sözleşmeye konu taşınmazın emlak satış değeri üzerinden hesaplanacak olan %20 tazminatın davalı tarafından ödenmesine ilişkin talebinin reddine, karar verilmiş hükme karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
... Bölge Adliye 7. Hukuk Mahkemesince, somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşme resmi şekilde düzenlenmemiş olduğundan geçerli olmadığı, geçersiz sözleşmeye istinaden, taraflar aldıklarını sebepsiz iktisap hükümlerine göre iade ile mükellef olduğu, geçersiz sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart vs. feri haklar da geçersiz olup tarafları bağlamadığı, taraflar arasında geçerli bir sözleşme varsa, başka bir ifadeyle, mal varlığının değişimi sözleşmeye dayanıyorsa sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceği, davacı vekili tarafından, ıslah tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılarak fazla olarak tahsil edildiği iddia edilen harcın müvekkiline iadesi gerektiği istinaf sebebi olarak ileri sürülmüşse de, yerel mahkemece doğru şekilde, dava tarihinde geçerli kur esas alınarak, kabulüne karar verilen miktar üzerinden hesaplama yapılarak belirlenen nisbi karar harcından, davacı tarafça yatırılan harcın mahsup edilmesi suretiyle bakiye harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına karar verildiği, mahkemenin vardığı sonuçta istinaf sebepleri yönünden usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı HMK 355. maddesi kapsamında yapılan istinaf incelemesi sonucu anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince temyiz yoluna başvurulmuştur.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre her iki tarafın tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, daire satışından kaynaklanan satış bedelinin iadesi ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan 12.09.2014 tarihli harici satış sözleşmesi ile özellikleri sayılan dairenin satışı hususunda anlaştıkları, satış bedeline istinaden 158.625 euronun davacı tarafından davalıya ödendiği tarafların kabulündedir. Sözleşmede, taşınmazın en geç 31.12.2014 tarihinde bitiriliceği, teslim tarihinin gecikmesi durumunda satıcının her ay için 150 euro tazminat ödeyeceği, bu tazminatı talep edebilmek için alıcının bu sözleşmeden doğan tüm sorumluluklarını tam ve zamanında yerine getirmiş olması gerektiği şeklinde düzenlemenin yer aldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmazların satışının kanun gereği resmi şekle tabi olduğu bu şekle uyulmadan yapılan sözleşmelerin geçersiz sayılacağı tartışmasızdır. Geçersiz sözleşme gereğince, taraflar aldıklarını iade etmek yükümlülüğündedir. Bunun istinası olarak ise, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca müteahhidin kendi payına düşen dairenin adi yazılı şekilde satışının yapılması alacağın temliki hükmünde olup geçerlidir ve geçerli bir sözleşme nedeniyle tarafların sözleşme ile cezai şart kararlaştırmaları ve bu cezai şartın geçerli olduğu kabul edilmelidir.
Sözleşmeden dönülmesi halinde ise, taraflar, karşılıklı olarak birbirlerine vermeyi taahhüt ettikleri şeyi vermekten kaçınır ve verdiklerini de geri isteyebilirler. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 179. ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde borçlunun belirli bir miktar para ödeme taahhüdüdür. Anılan maddenin 1. fıkrasında seçimlik şart, 2. fıkrasında ise ifaya eklenen şart düzenlenmiştir.İfaya eklenen cezai şartın düzenlendiği Türk Borçlar Kanunu"nun 179. maddesinin 2. fıkrasında; "Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” hükmü mevcut olup alacaklı akdin ifası ile birlikte cezai şartın ödenmesini de talep edebilir. Davacı, eldeki davada hem ifaya eklenen cezai şart niteliğindeki tazminatı hem de davalı ile söz konusu sözleşmeyi feshederek daire satışından kaynaklı olarak davacı tarafından davalıya ödenen bedelin tahsilini istemiştir. Davacı ödemiş olduğu daire bedelini istediği dava ile sözleşmeden döndüğüne göre artık aynı sözleşmeye dayanarak davalıdan cezai şart talebinde bulunması mümkün değildir. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik davacı tarafın istinaf talebinin yukarıda yazılan gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe esastan reddine karar verilmesi nedeniyle 6100 sayılı HMK"nun 370/4. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe yönünden düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 2.540 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp, yekdiğerine verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 06/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.