4. Hukuk Dairesi 2019/2973 E. , 2019/5797 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 16/11/2007 gününde verilen dilekçe ile alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/04/2019 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava rücüen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı idare, çalışanları olan davalıların kusurlu eylemleri neticesinde sahte vekaletname ile taşınmaz satışı sonucu dava dışı üçüncü kişiye ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar kusur ve ihmallerinin olmadığını, belgenin iğfal kabiliyetinin bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen 31/10/2010 tarihli ilk karar, sahte vekaletnamedeki nüfus cüzdanı seri numarası ile ibraz edilen nüfus cüzdanındaki seri numarasının farklı olduğu, bu farklılığın belgenin iğfal kabiliyetini ortadan kaldırdığı, gerekçede belirilen hususların ise Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca indirim nedeni sayılabileceği gerekçeleriyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozma ilamına uyularak verilen 06/10/2015 tarihli karar, davalıların kusur durumunun belirlenmesi amacı ile bilirkişi raporu alınmışsa da bilirkişilerin davaya konu uyuşmazlık hakkında uzman olmadıkları, mahkemece tapu müdürlüklerindeki işleyişten anlayan heyetten rapor alınması gerektiği, %40 oranında uygulanan hakkaniyet indiriminin az olup somut olaya uygun düşmediği ve davacının ihmali nedeni ile yapılmış olan giderleri davalılardan talep edemeyeceği gerekçeleri ile ikinci kez bozulmuştur.
Yerel mahkemece 12/04/2016 tarihli bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
a-Davalıların kusur durumuna ilişkin olarak 12/04/2016 tarihli bozma ilamı doğrultusunda tapu kadastro başmüfettişi, emekli tapu müdürü ve hukukçu bilirkişiden alınan rapor ile esasen davalıların kusurunun bulunmadığı mütalaa edilmişse de, mahkemece daha evvel bozmaya konu edilen uzman olmayan bilirkişilerce düzenlendiği tespit edilen 09/05/2013 tarihli kusur raporuna itibar edilerek hüküm verilmiştir. Dairemizce verilen 14/03/2012 tarihli bozma ilamı kapsamına göre davalıların kusurlu olduklarının kabul edilerek mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle kesinleşmiş olması ve 12/04/2016 tarihli bozma ilamıyla ehil olmayan bilirkişilerce düzenlenen rapora itibar edilmemesi yönündeki bozma kararları karşısında davalıların kusur durumunun 09/05/2013 tarihli rapora dayanarak belirlenmesi hatalı olmuştur.
b-Dairemizce verilen 14/03/2012 tarihli bozma ilamı kapsamına göre davalıların az da olsa kusurlu oldukları kabul edilmiş ve bu husus mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle kesinleşmiştir. Davalıların da savunmalarında belirttikleri üzere, Tapu Sicil Müdürlüklerine her gün çok sayıda evrakın gelmesi, tapu memurlarının rutin işlemleri ile çok sayıda belge hazırlayarak işleme koyması, işin niteliğinin yoğun dikkat ve özen gerektirmesi, buna karşın yeteri kadar personel istihdam edilmemesi durumları göz önünde bulundurulduğunda %50 oranında yapılan hakkaniyet indirimi çok az olmuştur. Davalıların az kusurlu oldukları da dikkate alınarak çalışma koşulları, işyeri imkanları gözetilerek daha üst seviyede hakkaniyet indirimi yapılması gerekir.
c-Bozmaya uyulmuş olmasına rağmen, mahkemece bozmanın gereğinin tam olarak yapılmadığı, bilirkişilerce yapılan hesaplamanın hatalı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı müteselsil sorumlu sıfatı ile üçüncü kişiye ödediği paraların tahsilini istemektedir. Davalıların önceki davada taraf sıfatının olmaması, mahkemece belirlenen alacağın ilamlı icraya konu edilerek ödenmesi karşısında, davacı kendi kusurlu davranışı ile icra takibi yapılmasına yol açtığından bu ihmali nedeni ile yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş olan faizi talep edemeyecektir. Mahkemece yapılacak iş, icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş olan faize ilişkin istek bölümünün hesaplanıp, davacı tarafından üçüncü kişiye ödenen miktardan düşülerek kalan kısım için yukarıdaki maddeler gözetilerek kabulüne karar vermek olmalıdır. Mahkemece bozmaya rağmen yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2/a-b-c) sayılı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalıların öteki temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.