20. Hukuk Dairesi 2017/6912 E. , 2019/7326 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 14.05.2013 tarihli dilekçe ile, sahte vekâletname ile kendisine ait 22 ada 54 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10/172 arsa paylı 5. kat 12 numaralı bağımsız bölümün satışının yapıldığı, son malike karşı asliye hukuk mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddedildiği, satışta kullanılan vekâletnamenin..... 28.11.2006 gün 2002/386-658 sayılı kararı ile sahteliğinin kabul edildiği hükmün Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından onandığı, eldeki davada zamanaşımı süresinin tapu iptali ve tescil için açılan davanın reddine ilişkin hükmün kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı, kesinleşme tarihinde zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak suretiyle şimdilik 20.000.-TL"nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, bilirkişi raporu sonucunda harcını yatırmak suretiyle talep miktarını 425.000.-TL"ye yükseltmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 410.000.-TL tazminatın 03/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine ve davacı vekilleri tarafından temyiz edilmekle Dairenin 12/05/2015 gün 2015/2567-4091 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı öngörülmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 125.) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması söz konusu olduğu, davanın.....Mahkemesinin 2004/589 E. - 2007/68 K. sayılı ilâmının kesinleştiği 03.12.2012 tarihinden itibaren 10 yıllık süre içinde açıldığından ve davacının zararına neden olan olay ve işlemler zincirinin dava dışı ..... davacının kimlik bilgilerine ulaşması ve bu bilgileri kullanarak sahte vekâletname çıkartması ve bu belgeler sonucunda tapu müdürlüğüne müracaatla resmî senet tanzim ettirmek suretiyle davacıya ait taşınmazı satması şeklindeki eylem nedeniyle oluşan zarar, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklanmakla, tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı bulunduğundan, davalı Hazine vekilinin zamanaşımına ve illiyet bağına ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı adına tapu siciline kayıtlı iken sahte vekâletnameye dayalı olarak yapılan satış sonucu iradesi dışında mülkiyetinden çıkan 22 ada 54 parselde kayıtlı 12 numaralı bağımsız bölümün kat mülkiyetine tâbi bulunduğu, kat mülkiyeti kütüğünün tapu sicili işlemlerine dahil olduğundan, kat mülkiyetine ilişkin olarak TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu şüphesizdir. Dosya kapsamından sahte vekâletnameye dayalı olarak satışı yapılan taşınmazın arsa niteliğinde bulunduğu ve değerinin emsal mukayese metodu ile belirlenmesi hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacının uğradığı gerçek zararın belirlenmesinde, zararın oluştuğu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekir. Davacının zararı, Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 26.02.2007 gün ve 2004/589 - 68 sayılı kararı ile satın alan kişinin iyiniyetli üçüncü kişi olması nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen mahkeme hükmünün kesinleştiği 03.12.2012 tarihi zararın oluştuğu tarih olup, mahkemece bu tarihin esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmasa da, gerçek değerin kesinleşme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece bu yönde araştırma yapılmadan hüküm kurulması doğru değildir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, 415.897.-TL tazminatın 03/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapuda sahte vekâletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Davacı adına tapu siciline kayıtlı taşınmaz..... tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılarak..... 24.12.2001 gün 25268 yevmiye numaralı vekâletname düzenlettirilip, bu vekâletname kullanılarak tapu memurluğu tarafından düzenlenen resmî senet uyarınca .....satıldığı, satış için kullanılan vekâletnamenin sahte olduğu ve ..... bu olay nedeniyle cezalandırıldığı, ....hakkındaki ceza davasının ise suç zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırıldığı ..... Mahkemesinin 01.12.2011 gün 2007/236 - 373 sayılı ilâmı içeriğinden anlaşılmaktadır.
Mahkemece değerlendirme tarihi olarak davacının iyiniyetli malike karşı açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin kararın kesinleştiği tarih olan 03.12.2012 tarihinin esas alınmasında ve dava konusu taşınmazın arsa olarak kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak arsaların değerinin değerlendirme tarihinden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise bu yönteme uyulmadan bir başka taşınmaza ait ortaklığın giderilmesi dosyasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiğinden taşınmazın karara istinaden yapılan ihalesi sonucu satışında takdir edilen bedelin endekslenmesi suretiyle değer biçilmiştir.
Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 11/12/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.