21. Hukuk Dairesi 2016/20598 E. , 2018/6173 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, zararlandırıcı olay sonucu yaralanan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının maluliyetinin araz bırakmadan iyileştiği, davacının Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenen 6 aylık iyileşme süresine yönelik çalışamamaktan doğan gelir kaybı gibi bir talebi de bulunmadığı ve varsa bunun ispatı için herhangi bir delil ileri sürülmediği, çalışma gücü kaybından dolayı ileriye yönelik soyut zararın tazmininin istenmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından davacının yaralanmasının araz bırakmadan iyileştiği, iyileşme süresinin 6 ay olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 49/1. maddesine göre "Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür." Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41/1. maddesi de aynı yöndedir. Yine, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 51/1. ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun aynı yöndeki 43/1. maddesine göre "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler."
Öte yandan mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Somut olayda davacının kaza olayı nedeniyle 6 aylık iyileşme süresini doğuracak bedensel bir zarara uğradığı sabit olduğuna, davacının dava dilekçesinde talep ettiği maddi tazminatın iyileşme(geçici iş göremezlik) döneminde uğradığı maddi zararları da kapsadığının anlaşılmasına göre hatalı gerekçe ile davacının hem maddi hem de manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, konusunda uzman bilirkişilere olayı incelettirerek tarafların kusur durumunu belirledikten sonra davacının 6 aylık geçici iş göremezlik döneminde uğradığı zararı hesaplatarak sonucuna göre maddi tazminat istemi konusunda bir karar vermek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı lehine muhik bir manevi tazminata hükmetmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 11/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.