21. Hukuk Dairesi 2016/13761 E. , 2018/6179 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacıların maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacıların 27/12/2011 tarihinde batan Doğu Haşlaman isimli gemide gemi adamı olarak bulundukları, davalıların bu geminin donatanı ve işleteni oldukları, mahkemece kusur durumunun tespiti açısından rapor alınmaksızın aynı olaya ilişkin ceza dava dosyasında alınan bilirkişi kusur raporuna üstünlük tanınarak sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır.
İş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında zararlandırıcı olaya neden oldukları ileri sürülen kişi veya kişilerin kusur oranlarının kesin olarak tespiti hem maddi hem de manevi tazminat miktarını doğrudan etkilemesi bakımından önem taşımaktadır. Zira maddi tazminat davalarında kusur oranında tespit olunan maddi zarardan indirim yapılacağı gibi yine manevi tazminat davalarında hükmedilecek manevi tazminat miktarının takdirinde tarafların kusur durumu mahkemece öncelikle dikkate alınacaktır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.
İşverenin, tazminattan sorumlu tutulması ve dolayısıyla tazminat miktarının belirlenmesinde; İş Kanunun 77 ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin öngördüğü önlemlerin işyerinde alınıp alınmadığının saptanması ile mümkündür. İşverenin kusurlu olup olmadığı, varsa kusur oranının, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edileceği yönü tartışmasızdır.
Bunun yanında, olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 42. maddesi ile 6100 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 50. maddesinde zarar görenin, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altında olduğu, uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkimin, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda bakıldığında, yargılamaya konu kaza olayı, konusunda uzman bilirkişilere inceletilmeden soruşturma aşamasında alınan bilirkişi kusur raporuna göre karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, tüm dosya kapsamı ve özellikle savcılık soruşturma dosyasına göre davacıların batan gemide gemi adamı olarak bulundukları, uzun süreceği açık olan sefer sırasında davacıların yanlarında bulundurmaları mutad olan eşyalara sahip olduklarını ispat etme yükümlülüğü altında olmadıkları gözden kaçırılarak, davacıların zayi olduğunu iddia ettikleri eşyalara sahip olduklarına ya da eşyaların olay nedeniyle zayi olduklarına yönelik kanıt bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi ayrıca hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, kazanın meydana geldiği iş kolunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyetinden kusur raporu aldıktan sonra davacıların zayi olduğunu iddia ettikleri eşyalar arasından yanlarında bulundurmaları mutad olan eşyaların tespit edilerek yukarıda anılan kanun maddeleri çerçevesinde maddi zarar miktarlarını belirleyerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.