Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/7106
Karar No: 2019/7357

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/7106 Esas 2019/7357 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/7106 E.  ,  2019/7357 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, .....mahallesi, 296 ada, 163 parselde kain 50/400 arsa paylı 1. kat, 4 bağımsız bölüm numaralı mesken nitelikli taşınmaz, ....adına kayıtlı iken, 03/03/2006 tarihinde tapu kayıtlarına güvenerek taşınmazı iyi niyetle 45.000,00-TL karşılığında satın aldığını, satış işleminden bir süre sonra taşınmazı kendisine satan kişinin, taşınmazın tapuda kayıtlı maliki olan ... değil de onun kardeşi ... olduğunu öğrendiğini, ... hakkında .... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/71 E. - 2008/209 K. sayılı ilamıyla, sanığın kendi fotoğrafını yapıştırarak ağabeyi Necati adına sahte nüfus cüzdan talep belgesi, buna dayalı olarak nüfus cüzdanı alması, bununla da tapuda sahte taşınmaz satış senedi düzenlettirmesi, zincirleme olarak sahte resmi belge düzenlemek suçundan ve kamu kurumunu araç olarak kullanması suretiyle işlediği dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, ayrıca müvekkili aleyhine .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/139 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan tapu iptali ve tescil davasında da müvekkili adına olan tapunun iptaline karar verildiğini, kararın kesinleşmesi halinde müvekkili adına olan tapu kaydının iptal edileceğini, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi durumunda olup bir kusurunun bulunmadığını, satış işlemini yapan tapu müdürlüğü personelinin görevlerini yaparken gerekli özeni ve dikkati göstermediklerini beyan ederek, taşınmazın bedeli olarak şimdilik 18.000,00-TL"nin 03.03.2006 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; bozma öncesindeki 02/04/2014 tarihli 2013/76 E.- 2014/158 K. sayılı gerekçeli kararda; dava ve ıslah dilekçesinin kabulüyle, 18.000,00-TL.nin dava tarihinden itibaren, 67.093,00-TL"nin ise ıslah tarihi olan 17/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, ihbar olunanların taraf sıfatı bulunmadığından haklarında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 09.03.2016 tarih, 2015/2411 E. - 2016/2939 K. nolu ilamı ile; "....Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatının Hazine"de olup tapu müdürlüğünün davalı sıfatının bulunmadığı, tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK"nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gerektiği,
    Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacının, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebileceği, temsilcide yanılmanın hukuki yaptırımının, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmayacağı, davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğünün hasım gösterildiği dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğunun anlaşıldığı, hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemeyeceği, ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali bulunduğu, mahkemece temsilcide yanılma halinin re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına" karar verilmiş, bozmaya uyan mahkemece yapılan yargılama neticesinde; dava ve ıslah dilekçesinin kabulüyle; 18.000,00-TL.nin dava tarihinden itibaren, 67.093,00-TL.nin ise ıslah tarihi olan 17/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, ihbar olunanların taraf sıfatı bulunmadığından haklarında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. " hükmünü içermektedir.
    Burada Devlete yüklenen sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Maddede yer alan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır, zira sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamdadır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında her ne kadar mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmak için yetersiz, dayanak bilirkişi raporu ise hüküm kurmaya elverişli, denetime açık tespitler içermemektedir.
    4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemli davalarda; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. 4721 sayılı TMK"nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. O halde; mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının kesinleşme tarihini değil de dava tarihini veya tapuda satış işleminin yapıldığı tarih olan 03.03.2006 tarihini değerlendirme tarihi olarak dikkate alan bilirkişi raporunun hükme alınması suretiyle karar verilmesi yerinde olmamıştır.
    Bilirkişi raporunda; tapusu iptal edilen taşınmazın vasfının arsa olarak belirlenmiş olmasına göre; mahkemece değerlendirme gününden (somut uyuşmazlıkta .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/139 E. - 2013/26 K. sayılı iptal kararının kesinleştiği 26. 12.2013 tarihinden) önceki tarihli özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplama yapılması suretiyle taşınmazın gerçek değeri belirlenerek karar verilmesi gerekir. Hal böyleyken; eldeki
    uyuşmazlıkta mahkemece, usulüne uygun emsal araştırması yapılmayarak, bilirkişilerce re"sen emsal araştırması yapılması, iptal kararının kesinleştiği 26.12.2013 tarihinden önceki tarihli değil de sonraki tarihli emsal satışlara göre hesaplama yapılması, taşınmazın bu şekilde hatalı değerlendirilmesi sonucunda hazırlanan raporun hükme esas alınması suretiyle karar verilmesi yerinde olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
    O halde; mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın vasfının arsa olarak belirlenmiş olmasına göre; emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ...... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden, aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırılması sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait "Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu" tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerlerinin ilgili "Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesi"nden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi suretiyle tapusu iptal edilen taşınmazın değeri belirlenip tapu sahibinin gerçek zararı saptanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. 
    Son olarak; kira kaybı nedeniyle uğranılan zararın tazmini 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi kapsamındaki kusursuz sorumluluk kapsamında mütalaa edilemez. Bu cümleden olmak üzere; bilirkişi raporunda, emsal kira mukayesesi yapılmak suretiyle, davacının elinden çıkmış olması nedeniyle dava konusu taşınmazı kiraya verememesinden kaynaklanan zarar olarak da 23.843,00-TL kira kaybının olduğu mütalaa edilerek, kira kaybının da davacının isteyebileceği toplam tazminat bedeli içerisine eklenmesi ve mahkemece, kira kaybı olarak belirtilen tutarın hükme esas alınarak toplam tazminat tutarı içerisinde değerlendirilmesi yerinde olmamış, ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın eksik ve yetersiz inceleme ile yukarıda yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA 11/12/2019 günü oy birliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi