21. Hukuk Dairesi 2016/16933 E. , 2018/6212 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1- Dosyadaki kayıt ve belgelere göre, hükme esas alınan hesap raporunda davacının maddi zarar hesaplaması sırasında hesaplanan aktif ve pasif dönem zararlarından önce davacıya iş kazası sigorta kolundan bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin indirildiği, daha sonra ise sürekli iş göremezlik derecesi indiriminin yapıldığı, ve davalıların kusur oranlarına göre ayrı ayrı sorumluluklarının belirlendiği anlaşılmaktadır.
Iş kazası sonucu işgöremezlik nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında, gerçek ücret üzerinden bilirkişi tarafından zarar hesabı yapılır. Belirlenen zarardan, sigortalının yüzde olarak işgöremezlik oranına isabet eden miktar hesaplanır. Daha sonra davalı tarafın kusur oranına isabet eden zarar miktarı bulunur, sürekli iş göremezlik ve kusur indirimleri yapıldıktan sonra sigortalıya SGK"ca bağlanan gelirirn ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmı belirlenen zarardan düşülür.
Somut olayda, davacının maddi zararının hesaplanması esnasında yukarıda belirtilen sıralamaya uyularak maddi zararın belirlenmesşi gerekirken sıralama hatası yapılarak Kurum tahsisinin tenzili sonrasında sürekli iş göremezlik derecesi indiriminin yapılması hatalı olmuştur.
2- ... Sigorta A.Ş. tarafından davacıya 21.12.2012 tarihinde maddi tazminata karşılık olarak 35.251,76 TL ödeme yapıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık kazadan sonra yapılan bu ödemenin davada en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır.
Mahkemece sigorta şirketinin 2012 yılında yaptığı ödemenin 2015 yılındaki verilere göre düzenlenen hesap raporundaki tazminattan indirilmesi suretiyle davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de varılan bu sonuç hatalı olmuştur.
Kural olarak sigortalıya yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır ve ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak sigortalının gerçek zararının uzman bilirkişi aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı ve yapılan ödemenin; ödeme tarihindeki, gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak; sigorta şirketince yapılan ödemenin; ödeme yapılan tarihteki zararı karşıladığı oranda, hükme esas alınan rapordaki bozmaya konu yapılmayan diğer verilerle yeniden alınacak bilirkişi raporunda belirlenen gerçek zarardan indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmekten ibarettir.
3- Davacı tarafça ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemi ile birlikte ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinde bulunulduğu halde talep aşılarak, hükmedilen bütün tazminat miktarlarına kaza tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi suretiyle hataya düşüldüğü görülmektedir.
Taleple bağlı olarak karar verilmesi gerektiği HUMK’nun 74 ve HMK ’nun 26. maddelerinin emredici kuralıdır. Hal böyle olunca, davacı yararına hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat için davalı aleyhine faize hükmedilirken taleple bağlılık ilkesi doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde faize hükmedilmesi isabetli olmamıştır.
4-Dosyanın incelenmesinden, 05.07.2010 tarihinde meydana gelen kazada sigortalının % 13,3 oranında iş gücü kaybına uğradığı, olayın meydana gelişinde kazalının kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 70.000,00 TL manevi tazminat fazladır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 11.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.