2. Hukuk Dairesi 2017/6966 E. , 2019/3359 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından; tamamı yönünden, davacı erkek tarafından ise katılma yolu ile kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve tedbir nafakası yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 25/03/2019 günü duruşmalı temyiz eden davacı ... ile vekili Av. ... geldiler. Karşı taraf temyiz eden davalı ... ile vekili gelmedi. Davalı ... vekiline usulüne uygun şekilde tebligatın yapılmadığı görüldü. Davacı ... vekili söz aldı. Biz duruşmadan vazgeçiyoruz dosya üzerinden karar verilsin dedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının (TMK m. 166/1) yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, verilen bu karar davacı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince davacının istinaf başvurusu kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, tarafların Türk Medeni Kanunu"nun 166/2. maddesi gereğince boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, ortak çocuklar ve kadın lehine nafakalara yine kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir. Bölge adliye mahkemesince verilen karar, davalı kadın tarafından hükmün tamamı yönünden, davacı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında, davacı erkeğin eşine hakaret ettiği, şiddet uyguladığı, küçük düşürücü söz söylediği, güven sarsıcı davranışta bulunduğu buna karşılık davalı kadının da evlilik birlğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği, Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesinin koşulları oluştuğu gerekçesiyle boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu"nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen bir kısım davacı tanıklarının sözleri, eskiye dayalı olduğu gibi maddi hadiselere istinat etmemekte, soyut ve genel nitelikte olup, bir kısım tanıkların anlatımları ise sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Nitekim dinlenen davalı kadının tanıkları da, kadının evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirdiğini beyan etmişlerdir. Gerçekleşen bu durum karşısında, eşine hakaret eden şiddet uygulayan, küçük düşürücü sözler söyleyen ve güven sarsıcı davranışta bulunan davacı erkek tamamen kusurludur. Davalı kadının herhangi bir kusurlu davranışı ispatlanamamıştır.
Türk Medeni Kanunu"nun 166. maddesinde "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanunu"nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 05.09.2017 tarih, 2017/779 esas ve 2017/1065 karar sayılı kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 25.03.2019 (Pzt.)