10. Hukuk Dairesi 2013/6595 E. , 2014/923 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, daavcı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 5510 sayılı Yasanın 23. maddesinde; “ Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” hükmü öngörülmüştür.
Anılan maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuzluk ilkesine dayanmakta olup, zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe giriş bildirgesi yasal süre içerisinde Kuruma verilmemişse ve zararlandırıcı sigorta olayı bu yasal süreden sonra meydana gelmişse Kurumca yapılan sigorta yardımlarından 23. maddeye göre sorumlu tutulması, bu durumda tarafların kusur oranı gözetilmeksizin belirlenen ilk peşin sermaye değerinden, Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak kurum zararının belirlenmesi gerekecektir.
Eldeki davada, Mahkemece, isteme konu edilmesine rağmen, 5510 sayılı Yasanın 23. maddesi koşullarının oluşup oluşmadığının irdelenmemiş olması isabetli değilse de, isteme konu edilen ve hüküm altına alınan miktar gözetildiğinde, bu hususun ileride açılacak ek davada gözetilmesinin mümkün bulunmasına göre, bozma nedeni yapılmamıştır.
Davacı kurum, müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre kurum zararının tahsilini talep etmiş olup, teselsüle dayanan davalarda; Kurum, sigortalı ya da hak sahiplerine yaptığı sosyal sigorta yardımlarının tümünün tazminini, bütün sorumlulardan birlikte veya sorumluların her birinden ayrı ayrı ya da sadece birinden istemek hakkına sahiptir. Tazmin sorumlularının her biri, vefatları halinde de mirasçıları, Kuruma karşı zararın tamamından müteselsilen, fakat birbirlerine karşı kendi ya da murislerinin kusurları oranında sorumludurlar.
Eldeki dosyada, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili yerine, “davalılardan" tahsiline; kurum zararının infazda tereddüt yaratacak şekilde “davalıdan” tahsiline yönelik hüküm tesis edilmesi,usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesi dikkate alınarak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi gereğince temyiz edenin sıfatına göre düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının 1. Bendinin 2. Paragrafında yazılı bulunan “davalıdan" sözcüğünün silinerek yerine, “davalılardan müştereken ve müteselsilen” sözcüklerinin yazılmasına, 2.,3.,4. Bendlerinde yazılı bulunan, “davalılardan” sözcüğünden sonra gelmek üzere, “müştereken ve müteselsilen” sözcüklerinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.