4. Hukuk Dairesi 2017/1867 E. , 2019/6315 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı S.S. ... Kasabası Sulama Kooperatifi aleyhine 05/11/2009 gününde verilen dilekçe ile haksız eylemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminatın kısmen kabulüne, manevi tazminatın kabulüne dair verilen 08/06/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir. Mahkemece, maddi tazminatın kısmen kabulüne, manevi tazminatın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dışı murisi ...’un davalı kooperatifin ortağı olduğunu ve taşınmazlarını davalının sulama suyu ile suladığını, murisi vefat edince mirasçılık hakkı gereği sulama hakkının da kendisine geçtiğini, taşınmazlarına mısır ektiğini ancak davalı kooperatif tarafından su verilmemesi sebebiyle mahsulün hasadı yapılmadan tarlada kuruduğunu, bu sebeple maddi zarara uğradığını, bu süreçte işsiz kaldığını ve başkalarına muhtaç olduğunu, kişilik haklarının da zarar gördüğünü, delil tespiti yoluyla zararını tespit ettirdiğini, bu zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, yoksun kaldığı geliri, destekleme bedelini, delil tespiti, dosya masrafını ve manevi zararının giderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının murisinin kooperatife borcunun bulunması nedeniyle davacıya sulama suyu verilmediğini, davacının davalı kooperatifin üyesi olmadığını, açılan davanın hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; keşif sonrası alınan bilirkişi raporları gereğince maddi tazminata ilişkin istemin kısmen kabulüne, manevi tazminata ilişkin istemin kabulüne karar verilmiştir.
a)Davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.908,00 TL mahrum kalınan gelir, 3.500,00 TL destekleme bedeli, 446,34 TL tespit masrafı ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, 23/01/2013 tarihinde ıslah talebinde bulunarak mahrum kaldığı geliri 16.927,60 TL olarak ıslah etmiş, mahkeme de maddi tazminat yönünden kısmen kabul kararı vererek mahrum kalınan gelir yönünden 18.127,48 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
6100 sayılı HMK’nın 26. maddesinde belirtildiği üzere, “Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Taleple bağlılık ilkesi gereği hâkim, davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu alacaklar ile bağlı olup, daha fazlasına hükmedemez.
Dosya kapsamından; davacının dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını ıslah dilekçesi vererek artırdığı ancak mahkemenin talebin aşılması suretiyle talep edilenden
daha fazlasını hüküm altına aldığı anlaşılmış ve usule aykırı olan kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
b) Uyuşmazlık, haksız eylem sonucu uğranılan zararın tazmini ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olduğundan, zarar gören ancak haksız eylem nedeniyle uğradığı zararını isteyebilir.
Davacı, ektiği mısır ürününü yetiştirip satmış olması halinde devletçe kendisine ödenecek olan destekleme prim bedelini talep etmiş olup, gerçek zarar kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan destekleme prim bedeli istemi yönünden kabul kararı verilerek hüküm kurulmuş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
c)Dosya kapsamından, gerek tespit dosyasında alınan ziraat mühendisi bilirkişinin raporunda gerek mahkemece alınan bilirkişi raporlarında davacının mısır ekiminin ardından çapa, sulama, yabani ot mücadelesi gibi bakım işlemlerini yapmadığı, taşınmazlarda ekili ürünün kurumasında davacının da kusurunun olduğu, bu nedenle hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
O halde, mahkemece zararın oluşmasına etki eden ve davacıdan kaynaklanan sebeplerin müterafik kusur oluşturacağı dikkate alınarak bu hususta araştırma yapılmadan eksik tahkikata dayalı hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
d)Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK 24), isme saldırı (TMK 26), nişan bozulması (TMK 121), evlenmenin feshi (TMK 158), bedensel zarar ve ölüme neden olma (TBK 56) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesidir. (TBK 58)
Türk Medeni Kanununun 24 ve Türk Borçlar Kanununun 58. maddelerinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Tekniğin gelişimi ve yaşam koşullarına göre belirlenmiş varlıklar, açıklanan olgularla çevrelendirildiğinde, davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalması durumunda manevi tazminat isteği reddedilmelidir.
Somut olayda, davacının mısır ürünü ektiği tarlalarına davalı kooperatif tarafından sulama suyu verilmemesi nedeniyle kuruyan ürünlerden mahrum kalınan gelir, tespit masrafı, destekleme prim bedelinden oluşan zarar, malvarlığına ilişkin zarar niteliğindedir. Manevi tazminatın koşullarını düzenleyen TBK’nın 58. maddesine göre, ürün zararı kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemez.
Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Bu nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2/a-b-c ve d) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.