Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2952
Karar No: 2020/6130
Karar Tarihi: 27.10.2020

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/2952 Esas 2020/6130 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/2952 E.  ,  2020/6130 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ


    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak, davalılar vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; daha önceden belirlenen, 27/10/2020 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av.... ile davalılardan ... vekili Av.... ve davalılardan ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı asıl ve birleşen davada, muris ..."nun ölmeden önceki son arzularının sözlü vasiyetnameye konu olduğunu, murisin şahitlere sözlerini belirttikten sonra şahitlerin başvurusu üzerine vasiyetnamenin açılıp okunduğunu, murisin vasiyetnamede ..., Konaklar Mahallesindeki konağın tüm ihtiyaçları için mirasının kullanılmasını, bu iş ile de kendisinin ilgilenmesini vasiyet ettiğini, murisin yasal mirasçıları olan fakat saklı paya sahip olmayan davalıların, vasiyetnamenin açılmasını takiben aleyhine vasiyetnamenin iptali davası açtıklarını, davanın reddedildiğini ve kesinleştiğini, murisin maliki olduğu taşınmaz ile banka hesabının bulunduğunu, bu taşınmazlardan ... İlçesi, Suadiye Mahallesindeki 536 ada, 25 parsel sayılı taşınmazdaki 11 no"lu bağımsız bölümünün davacılar tarafından intikal yapılmak suretiyle dava dışı üçüncü kişiye satıldığını, davalıların murise ait hesaptan da para çektiklerini, bu bedellerin davacıya verilmesi gereken bedeller olduğunu, davalıların mal kaçırma kastına yönelik davranışlarının olduğunu açıklayarak, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle davalılardan ... adına kayıtlı taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, vasiyetnamenin yerine getirilmesi ile şimdilik taşınmaz yönünden 115.000,00-TL"nin ve banka hesabı yönünden 350.000,TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan yasal miras hisseleri oranında alınarak tarafına verilmesini ve anılan miktara hesaptan çekilme tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiş, 25.05.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile, asıl davada 115.000,00 TL olan alacak 255.000 TL arttırılarak 370.000,00 TL"nin devir tarihi olan 08.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... ve ..., ..."in maliki olduğu ve kendisine annesi tarafından ölünceye kadar bakma vaadiyle devredilen taşınmaza ilişkin tedbir konulmasına itiraz ettiklerini, davacının sanki atanmış bir mirasçı sıfatıyla alacak davası niteliğinde dava açtığını, ancak sözlü vasiyetnamede murisin terekesindeki ..."deki konağın bakım ve ihtiyaçlarının giderilmesi için yetkilendirilmiş biri olduğunu, bu şekilde alacak davasının açılmasının mümkün olmadığını, şayet tereke ile ilgili bir davanın açılması söz konusu ise davanın tereke hakimliğinde ikame edilmesi gerektiğinden mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, bahsi geçen konakla ilgili mal sahiplerinin turistik otel ve tesis yapılması ve bu şekilde işletilmesi yönünde bir sözleşme yaptıklarını, dolayısıyla sözlü vasiyetnamenin temelinin çöktüğünü belirterek, davanın reddini istemiştir.
    Davalı ..., davacının alacağı bulunmadığını, davacının tereke üzerinde mirasçılık hakkının da bulunmadığını, hak sahibi olmadığından alacak davası ikame edemeyeceğini, davacı vasiyetle görevli kılındığını iddia etmekte ise bunun terekeye ilişkin bir dava olarak görülmesi gerektiğinden mahkemenin görevsiz olduğunu, ... Mahkemesi’nin yetkili olduğunu, vasiyetnamenin iptali talepli davada kesinleşen kararın vasiyetnamenin şekli özelliklerinin yerinde olduğuna dair bir karar olduğunu, davacının sadece malların bakım ve korunmasını yüklendiğinin saptandığını, davacının vasiyetnameyle mülkiyet hakkını elde etmediğini, murisin de böyle bir arzusu olmadığını, vasiyetnamenin uygulanabilmesinin hem teknik hem de hukuki açıdan imkansız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince; asıl ve birleşen dava yönünden davacının sınırlı yetkili vasiyeti tenfiz memuru olduğu, mülkiyeti mirasçılara ait taşınmazın satış bedelini ve tereke parasının kendisine ödenmesini isteme hak ve yetkisinin olmadığı, davacının sınırlı vasiyeti tenfiz memuru olarak miras hukuku boyutunda bağımsız yükleme dolayısıyla mirasbırakan tarafından istenen amacın yerine getirilmesini isteyebileceği ve davada mirasçılara miras yoluyla intikal eden taşınmazın satış bedelini ve tereke parasının kendisine ödenmesini isteme hususunda sıfatının bulunmadığı; sıfatın dava konusu subjektif hak ile taraflar arasındaki ilişki olup, esasa ilişkin olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen dava yönünden sıfat (husumet) yokluğundan (esastan) davanın reddine karar verilmiştir.
    İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı ve davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; vasiyetname içeriğine göre davacının atanmış mirasçı veya vasiyeti tenfiz memuru atanmadığına, vasiyetnamede yasal mirasçıların terekeyi paylaşmasına veya tereke malları üzerinde tasarruflarına bir sınırlandırma getirilmediğine göre davacıya vasiyetname ile verilen görevin ölüm sonrasına etkili vekalet olduğu, davacının bu sıfatı nazara alındığında yasal mirasçıların tasarrufunda bulunan taşınmaz bedeli veya banka mevduatının mirasçılardan tahsili ile tarafına ödenmesi yönünde aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, murisin konağın bulunduğu taşınmazın tamamına malik olmayıp eşinden gelen hisse miktarı nazara alındığında ve diğer pay sahiplerinin taşınmazla ilgili tasarrufi işlemlerde bulunabileceği düşünüldüğünde, yasal mirasçıların murisin diğer malları üzerinde tasarrufta bulunmama gibi bir halin kendilerinden beklenemeyeceği; yerel mahkemenin davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine ilişkin kararının sonuç itibarıyle doğru olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince duruşmalı, davalılar vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmiştir.
    1- Uyuşmazlık, eldeki dava bakımından davacının aktif husumet ehliyeti olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    4721 sayılı TMK"nın 514 üncü maddesine göre; mirasbırakanın tasarruf özgürlüğü sınırları içinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ile tasarrufta bulunabileceği hüküm altına alınmış; müteakip 515 inci maddesinde ise, mirasbırakanın, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabileceği, tasarrufun hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgilinin koşul veya yüklemenin yerine getirilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
    Somut olayda; davalıların murisi olan ..., 08.11.2007 tarihinde vefat etmiş ve 07.11.2007 tarihli, “Tutanaktır” başlıklı ve “...Fatma Şenol Tarakçının bulunduğu ortamda bizlere son arzularını yavaş yavaş gücü yettiğince anlayabileceğimiz şekilde yazdırdı, bu sırada aklı başında ve vasiyet yapmaya ehildi, son arzularını bizlere şu şekilde yazdırdı, varisim yoktur, kendimi ölmeye çok yakın hissediyorum konuşmakta zorlanıyorum yalnızca ben öldükten sonra ... Konaklar Mahallesindeki konağımızın tüm ihtiyaçları için mirasımın kullanılmasını, bu iş ile de ... senin ilgilenmeni istiyorum siz arkadaşları olarak bu isteğime şahit olun” içeriğine haiz murise ait sözler, tanıklarca tutanak altına alındıktan sonra altı imzalanmış ve bilahare bu sözlü vasiyetname ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2007/1340 Esas sayılı dosyasında açılıp okunmuştur.
    Yine, murisin yasal mirasçıları tarafından (eldeki davanın davalıları), ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/76 Esas sayılı dosyasında, davacı aleyhine (vasiyetnemenin iptali davasında davalı) açılmış olan vasiyetnamenin iptali davasında, mezkûr Mahkeme’nin 07.04.2011 tarih ve 2008/76-K.2011/131 sayılı kararı ile, talebin “...vasiyetnamenin incelenmesinde davalıya doğrudan bir kazandırmada bulunulmadığı, sadece mallarının bakım ve korunması görevinin yüklendiği, vasiyetnamenin murisin son arzusu olduğu...” gerekçesiyle reddine karar verilmiş ve karar Dairemizce onandıktan sonra, karar düzeltme talebinin de reddine karar verilmiştir.
    Tüm bu maddi ve hukuki durum hep birlikte değerlendirildiğinde; vasiyetnamenin iptali davasında eldeki dava davacısı, davalı mevkiinde değerlendirilerek kendisine pasif husumet ehliyeti tevcih edildiğinden ve vasiyetname ise, sözlü vasiyetname olarak değerlendirilip iptal talebi reddedildiğinden, artık kesinleşen vasiyetnamenin iptali kararının nazarı dikkate alınmak suretiyle, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığından bahisle davanın usulden reddine yönelik yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2-Bozma kapsamına göre, tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulüne; ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 6100 sayılı HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 2.540 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
    peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 27/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi