Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3434
Karar No: 2020/6132
Karar Tarihi: 27.10.2020

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3434 Esas 2020/6132 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/3434 E.  ,  2020/6132 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ


    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen adi ortaklığın tespiti davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; daha önceden belirlenen, 27/10/2020 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av.... ile davalılardan ... vekili Av.... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı, davalılar ile kardeş olduklarını, ... Merkez Alibaba Mahallesi Ovacık yolu üzerinde bulunan taşınmaz üzerine 2010 yılında çay bahçesi, restoran ve düğün salonu olarak bir tesis yapımına başlandığını, daha sonra sözkonusu yerin hep birlikte ortak olarak işletilmesine, gelir ve giderinin eşit şekilde bölüşülmesine karar verdiklerini, ..."ın da işletmeye sadece kâr ortağı olarak alındığını, işletmenin 2010 yılı sonrasında 2 yıl boyunca başlangıçtaki koşullarla devam ettiğini, ancak daha sonra 2012 yılında taraflar arasında işletme şekli konusunda anlaşmazlıklar çıktığını, bu nedenle adi ortaklığın yönetimi konusunda yeni bir plan belirlediklerini, yeni plana göre işletmeyi birer yıl ara ile işletilmesi yönünde anlaştıklarını, 2012 yılında kendisi çalıştırdıktan sonra işletme hakkının davalılar ... ve..."a devredildiğini, ancak işyeri çalıştırma sırası kendilerine geçtiğinde davalıların adi ortaklığın işletme planına dair mevcut anlaşmaya aykırı olarak kavak ağacını kestiğini, kapalı işyeri ve düğün salonu yapmaya başladıklarını, arazi üzerinde paintball oyun sahası inşa ettiklerini; üstüne düşen masrafı ödemeye hazır olduğunu davalılara ifade etmesine rağmen, davalıların işletme üzerinde herhangi bir hakkı olmadığını ileri sürdüklerini; ihtarname göndererek bu duruma son vermelerini ve işletmeye ilişkin olarak hesabı görmelerini talep ettiğini, 2016 yılı işletme hakkı tarafına ait olmasına rağmen devredilmediğini ve sözleşmeye aykırı olarak rezervasyon kabulüne başlandığını belirterek, öncelikle davalıların 2016 yılı için işletmeye ilişkin rezervasyon yaptırmalarının ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesine, Esinti isimli aile çay bahçesi, düğün salonu, paintball oyun sahası ve restoran işletmesinde 1/3 oranında adi ortak olduğunun tespitine, işletmenin 1 yıl süre ile ..., 1 yıl ..., 1 yıl ... ile... tarafından sıra ile işletileceği şeklinde adi ortaklık bulunduğunun tespitine, 2016 yılı için işletme hakkının tarafına ait olduğunun tespitine ve davalıların müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ..., iddiaların tamamının gerçek dışı olduğu, mahkemenin görevsiz olduğunu, iş ve işletme hakkında ileri sürülecek delillerin resmi belgelere dayanmasının gerektiğini, tanık dinletilemeyeceğini, beyanların soyut ve gerçek dışı olduğunu, maliye kayıtlarından ve dilekçe ekindeki vergi levhasından anlaşılacağı gibi 2011 ve 2012 yılları dahil işletmenin ruhsat ve vergi kaydının adına olduğunu, davacının herhangi bir işletmeciliğinin söz konusu olmadığını, her yıl bu alan için ecrimisil bedeli ödediğini, gerçek dışı faturaların sunulmuş olduğunu, işletmeyi işletenin sadece kendisi olduğunu, aralarında ticari veya organik herhangi bir bağın olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı ..., davacı tarafından ileri sürülen beyanların gerçek dışı olduğunu, kardeşler arasında bir adi şirket olduğuna ve dönüşümlü işlettiklerine dair iddiaların gerçek olmadığını, diğer davalı ..."nün bu yeri ruhsatlı olarak işlettiğini, kirasını verdiğini, tüm izin ve ruhsatları alarak çalıştırdığını, savunarak davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne; Esinti isimli aile çay bahçesi, düğün salonu ve restaurant işletmesinin davacı ..., davalılar ... ve ... ile birlikte adi ortaklık olduğunun tespitine, İşletmenin işletim şeklinin tarafların her birinin sıra ile birer yıl işletmeyi işletmesi şeklinde olduğunun ve 2016 yılı için işletme hakkının davacı ..."a ait olduğunun tespitine karar verilmiş olup, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; ileride açılacak bir eda (adi ortaklığın tasfiyesi veya kar payının tahsili) davasında ileri sürülecek ve kanıtlanacak hususların ayrı bir tespit davası konusu yapılmasında hukuki yararın bulunmadığını; davacının, davalılar ile arasında adi ortaklık bulunduğunu açacağı bir eda davasında ileri sürüp ispat edebileceği, eldeki davayı açmakta ise hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunduğunu ispat edemediği, hukuki yararın dava şartlarından olup, mahkemece bu yönün re"sen gözetilmesi gerektiği, dava şartı gerçekleşmediğinden davanın bu nedenle reddi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmiş olması ve yine taraflar arasındaki adi ortaklığın işleyiş şeklini de belirler biçimde tespite dair hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu (hukuki yarar) nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
    1- Uyuşmazlık, davacının eldeki davadaki talepler bakımından hukuki yararının olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de talebin eda hükmünü içerip içermediği noktasında toplanmaktadır.
    Davada menfaat (hukuki yarar) kavramı üzerinde açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
    Medeni Usul Hukuku’nda davacının; mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte haklı bir yararının bulunması gerekir. Bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, a.g.e., s.135).
    Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297).
    Bilindiği üzere mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre davalar, eda davaları, tespit davaları belirsiz alacak ve tespit davaları ile inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eldeki dava bakımından eda ve tespit davalarına değinilecek olursak.
    Tespit davası, eda davasının öncüsü olup, işlevi bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitinden ibarettir. Tespit davasının konusu bir hukuki ilişki olmalı ve davacının, bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir menfaati bulunmalıdır.
    Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunduğunun kabulü için ise; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde bulunması, tespit davasının bekletilmesinin davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak kabiliyette olması gerekir.
    Bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı dava şartıdır. Tespit davası açılabilmesi için henüz eda davası açma zamanının gelmemiş olması veya eda davası açılmasının mümkün olmaması ve böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunması gerekir. Bunu hakim görevi gereği re"sen araştırmak durumundadır.
    Eda davasında da yine davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Eda davasında davacının hukuki yararının bulunması için davalının davacının hakkını inkar etmiş olması şart değildir. Davalı davacının hakkını ikrar eder ve fakat yerine getirmezse, davacı icraya konulabilecek bir hüküm elde etmek için de davalıya karşı dava açabilir. Eda davasının konusu hem kişisel hem de ayni haklar olabilir. Burada davalının olumlu (yapmak, vermek) veya olumsuz (yapmamak, yapamamak) bir edaya (edime) mahkum edilmesi istenebilir.
    Eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukuki yarar mevcut değildir. Çünkü, eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur. Yargıtay"ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz.
    Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm (m. 237) etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II. 2001 baskı s. 1409-1448 ).
    Yukardaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi olduğunu ancak davalılar tarafından ortaklığın inkar edildiğini, ortaklığa konu işletmenin yönetim hakkının, sözleşme ile belirlenen süre ve tarihte tarafına devredilmediğini belirterek eldeki davayı açmıştır. Bu durumda davacı, davaya konu işletmede 1/3 oranında adi ortak olduğunun tespiti ile birlikte, işletmenin 1 yıl süre ile ortaklar tarafından sıra ile işletileceği şeklinde adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunun tespitine ve 2016 yılı için işletmenin yönetim hakkının tarafına ait olduğuna davalıların müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi yönünde olumlu (yapmak, vermek şeklinde) bir edaya hükmedilmesi yönünde talepte de bulunduğundan, artık davacının bu davayı açmakta hukuken korunması gereken bir hakkının olduğunun, bu bakımdan da eldeki davayı açmakta meşru ve güncel bir hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir.
    Hal böyle olunca, davacının dava konusu taleplerle ilgili olarak hukuki yararının bulunduğu ve talebin eda hükmünü de içerdiği (yapmak, vermek) gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, dava şartı yokluğu (hukuki yarar) nedeniyle davanın usulden reddine yönelik yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2-Bozma kapsamına göre, davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2.540 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
    peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi