3. Hukuk Dairesi 2020/1387 E. , 2020/6152 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı ve duruşmalı olarak davacı tarafından temyiz edilmekle duruşma günü olarak belirlenen 03/11/2020 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurumca önceden savunması alınmadan, 22.04.2014 tarihli yazı ile, 2012 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’nin 3.1.3. maddesinde yer alan acil hal tanımı yapılarak bu yıla ait veriler üzerinde inceleme yapıldığını ve acil serviste yapılmaması gereken işlem ve tedavilere ait fatura bedellerinin acil servis branşından kuruma fatura edildiğinin tespiti sonucu 144.598,73 TL fatura bedeli ve 10.695,68 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 155.294,41 TL yersiz ödemenin kurum alacağından mahsup edileceğinin bildirildiğini, komisyon incelemesinde hangi faturalarda hangi ödemelerin yersiz olarak kabul edildiğinin belli olmadığını, kendisinin tacir olup fatura alan kişinin 8 gün içinde itirazda bulunma hakkı olduğunu, oysaki fatura içeriğine de herhangi bir itirazın bulunmadığını, şirketin SUT"ta tanımlanan acil hal tanımı dışına çıkmadığını belirterek, yersiz ödemeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; Risk Analizi ve Sürekli Denetim Grup Başkanlığı’nın 13.03.2013 tarih 4511992 sayılı yazısı ile merkez müdürlükte oluşturulan komisyon tarafından yapılan inceleme sonrasında, acil branşındaki hatalı faturalandırmalar nedeniyle davacı kuruma borç çıkartıldığını belirterek haksız davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; tedavi ücretleri yeşil alan muayenesi kabul edilerek kesintiye tabi tutulan hasta sayısının 8870 belirlendiği, bunların tedavi bedelleri tutarı 144.598,73 TL için kesinti uygulandığı, bunlardan 5829 kişinin muayene ve tetkik bedellerinin 520.020 SUT kodlu Acil Poliklinik Muayenesi kapsamında değerlendirilerek 95.755,68 TL hesaplandığı, kalan 3041 hastaya yapılan muayene ve müdahalelerin 520.021 kodlu Yeşil Alan Muayenesi olup, kesinti uygulanan 48.843,05 TL’nin mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 144.598,73 TL ana
para10.695,68 TL işlemiş faiz kesintisinin 95.755,68 TL lik bölümü ile bu miktar için uygulanan faiz yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 06/12/2017 tarihli, 2016/14486 Esas, 2017/12134 Karar sayılı ilamıyla "Davacı, davalının 22.04.2014 tarihli yazısında yersiz ödeme olduğunu belirttiği toplam 155.294,41 TL’den dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalının 22.04.2014 tarihli yazısı incelendiğinde toplam 155.294,41 TL’nin 144.598,73 TL’sinin anapara, 10.695,68 TL’sinin faiz olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesinde ise 95.755,68 TL anapara yönünden davacının borçlu olmadığı tespit edilmiş ancak bu bedelin belirtilen işlemiş faizi tespit edilip hükme geçirilmeksizin “95.755,68 TL ve işlemiş faizleri yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine,” denilmek suretiyle hüküm tesis edilmiştir. Anılan durumun infazda tereddüt doğuracağı anlaşılmakla, kabul edilen anaparaya, işlemiş faiz de kabul edilecekse, bunun tespiti yapılmadan ve hükme dercedilmeden infazda tereddüt yaratacak tarzda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir." gerekçesi ile sair hususlar incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile, 95.755,68 TL nin 16.627,13 TL yasal faiz olmak üzere toplam:112.382,81 TL yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine. Fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK"nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu; davacı hastanenin faturalarında yapılan kesintilere konu hastalara ilişkin, yeterli gerekçe sunulmadan, hastaların tedavi kayıtları her hasta yönünden tek tek değerlendirilmeden düzenlenmiştir. Denetime elverişli olmayan ve eksik incelemeye dayalı bu raporun hükme esas alınması hatalıdır. Bu nedenle mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmeler, SUT hükümleri ve ilgili mevzuat hükümlerinde yetkin; hastane yöneticisi, kesintiye konu acil
branşında uzman doktor ve sosyal güvenlik uzmanı kişilerden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden tedavi kayıtları her hasta bazında tek tek değerlendirilmek suretiyle, hastaların rahatsızlıklarına göre davacı tarafından verilen tedavi hizmetlerinin yerinde olup olmadığı tartışılarak, tarafların önceki rapora karşı yaptıkları itirazlar da karşılanmak suretiyle, tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, kurum tarafından her fatura döneminde yapılan örnekleme yoluyla kesintiler de dikkate alınarak mükerrer kesintiye neden olmayacak şekilde, ayrıca kurumun yaptığı kesinti miktarına ilişkin istediği faiz oranının 10.695,68 TL olduğu, faize ilişkin bu talepten fazlasına da hükmedilemeyeceği de dikkate alınarak varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince taraflar lehine BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.540 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yek diğerinden alınıp yek diğerine verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440. maddesi gereğince 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.