3. Hukuk Dairesi 2020/7027 E. , 2020/6181 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, murislerinin 2011 yılında davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, 03.10.2013 tarihinde vefat ettiğini, yeniden hayat sigortası yapılmadığından bahisle tüketici kredisinin kalan borcun ödenmesinin Banka tarafından kendilerine bildirildiğini, davalı ile murisleri arasında yapılan kredi sözleşmesine göre, bankanın menfaat sahibi olarak murislerinin hayat sigortasını yaptırmaya yetkili olduğunu, kendilerinin, bankayla yapılan sözleşmeye güvenerek ve hayat sigortasının yapıldığını sanarak herhangi bir teşebbüste bulunmadıklarını ve sigorta yaptırmadıklarını, davalı Bankanın sözleşme gereklerini yerine getirmeyerek miras bırakanın hayat sigortasını yenilemediğini ileri sürerek, kredi borcundan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine ve taşınmazları üzerine kredi sözleşmesine istinaden konulan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Banka, sözleşme hükümlerine göre hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün kredili müşteriye ait olduğunu, kendilerinin bildirim yükümlülüğünü sözleşmedeki adrese 2 ay önceden tebligat yapmak suretiyle yerine getirdiklerini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Davanın kabulüne dair verilen karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesince (kapatılan) tarafların müterafık kusurlu oldukları sonucuna varılarak, tarafların kusur oranları takdir edilip buna göre karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü ile davacıların davalı bankaya olan kredi borcundan 33.610,36 TL yönünden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Mahkeme kararında yazılacak hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Öte yandan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmekle birlikte, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 298/2. maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” şeklinde özellikle düzenlenmiştir.
Gerekçe-hüküm çelişkisi, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına da aykırı olup, salt bu aykırılık bozma sebebidir.
Somut olayda karar gerekçesinde, davacıların 43.437,94 TL’den borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş; hüküm kısmında ise davacıların bankaya olan borçlarından 33.610,36 TL yönünden borçlu olmadıklarının tespitine denilmiş, bu suretle de gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye sebebiyet verilmiştir. Bu duruma göre gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılması bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.