20. Hukuk Dairesi 2019/3860 E. , 2019/7605 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili;....mahallesi, 48 nolu parsel Hazine adına kayıtlı iken 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca 03/10/2002 tarihinde yapılan ihaleyle taşınmazın üçüncü şahıs .... satıldığını, tapuda bu kişi adına devir işlemi yapıldığını, sonrasında 22/02/2006 tarihinde tapu siciline inanarak taşınmazı müvekkilinin satın aldığını, aynı taşınmazla ilgili olarak .... taşınmazın orman tahdit sınırları içinde kaldığı ve orman olduğundan bahisle açılan tapu iptali ve tescil davasında ise taşınmazın tapu kaydının iptaline ve orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiğini beyan ederek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak şartıyla 1.000.000,00-TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş, 02.11.2015 havale tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesiyle ise tazminat isteğini 1.308.647,79-TL. olarak dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmek suretiyle ıslah etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 1.155.075,53-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu"nun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. " hükmünü içermektedir.
Burada Devlete yüklenen sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Maddede yer alan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır, zira sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamdadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında her ne kadar mahkemece davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmak için yetersiz, dayanak bilirkişi raporu ise hüküm kurmaya elverişli, denetime açık tespitler içermemektedir.
4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemli davalarda; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. 4721 sayılı TMK"nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. O halde; mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının kesinleşme tarihini değil de karar tarihi olan 11.04.2013 tarihini değerlendirme tarihi olarak dikkate alan bilirkişi raporunun hükme alınması suretiyle karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Bilirkişi raporunda; Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı ve dayanak belediye başkanlığı yazısı uyarınca tapusu iptal edilen taşınmazın vasfının arsa olarak belirlenmiş olmasına göre; mahkemece değerlendirme gününden (somut uyuşmazlıkta ... sayılı iptal kararının kesinleştiği 20.06.2013 tarihinden) önceki tarihli özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplama yapılması suretiyle taşınmazın gerçek değeri belirlenerek karar verilmesi gerekir. Hal böyleyken; eldeki uyuşmazlıkta mahkemece, usulüne uygun emsal araştırması yapılmayarak, bilirkişilerce re"sen emsal araştırması yapılması, iptal kararının kesinleştiği 20.06.2013 tarihinden önceki tarihli değil de sonraki tarihli emsal satışlara göre hesaplama yapılması, taşınmazın bu şekilde hatalı değerlendirilmesi sonucunda hazırlanan raporun hükme esas alınması suretiyle karar verilmesi yerinde olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
O halde; mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın vasfının arsa olarak belirlenmiş olmasına göre; emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden, aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan .... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırılması sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait "Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu" tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerlerinin ilgili "Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi suretiyle tapusu iptal edilen taşınmazın değeri belirlenip tapu sahibinin gerçek zararı saptanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın eksik ve yetersiz inceleme ile yukarıda yazılı şekilde şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/12/2019 günü oy birliği ile karar verildi.