1. Hukuk Dairesi 2017/3096 E. , 2020/3499 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın kayden maliki olduğu ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazları ara malik kullanmak suretiyle davalı torunu ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, cevap dilekçesi vermemiştir.
Mahkemece, davacılar vekiline keşif harcını yatırması için kesin süre verildiği ve gerekli ihtaratın yapıldığı ancak ihtarata rağmen verilen kesin süre içerisinde ara karar gereğinin yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1901 doğumlu mirasbırakan ...’ın 06.08.1979 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı çocukları ..., ...., ... ve ... ile dava dışı oğlu ...’ı bıraktığı, davalının, ...’ın oğlu olduğu; mirasbırakana vekaleten ... tarafından dava konusu ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların 11.01.1977 tarihinde dava dışı ...’a, bu kişi tarafından da 01.08.1979 tarihinde mirasbırakanın torunu davalı ...’e satış suretiyle temlik edildiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dava, 19.10.1979 tarihinde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlüğü döneminde açılmış, mahkemece 05.07.1991 tarihli celsede ; “Davacı tarafından 10 günlük kesin süre içerisinde 150.000 TL keşif avansı yatırıldığında 3083 sayılı yasa anlamında 10.10.1991 günü saat 15’ten itibaren keşif yapılmasına, kesin süre içerisinde ara karar yerine getirilmediğinde talebinden vazgeçmiş sayılacağının davacı vekiline ihtarına, ihtar edildi” şeklinde keşif ara kararı kurulmuştur.
Ne var ki, bu ara karar usulüne uygun olmayıp bu haliyle hukuki sonuç doğurması mümkün değildir.
Şöyle ki, keşif ara kararında hakim, katip, mübaşir, bilirkişilere verilecek ücretlerle, vasıta parası ve yapılacak tebligatlarla ilgili masraflar kalemler halinde gösterilmemiş, yalnızca davacı tarafın yatırması gereken toplam bedel hesaplanmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; keşif ara kararı hususunda usulüne uygun ihtarat yapılması, keşif masrafının yatırılması halinde mahkemece keşif yapılarak işin esasına girilmesi ve diğer delillerle birlikte yukarıdaki ilkeler gözetilmek suretiyle mirasbırakanın mal kaçırma iradesinin olup olmadığı tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davacı ... vekilinin belirtilen nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.