Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/1057
Karar No: 2014/2780
Karar Tarihi: 17.02.2014

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/1057 Esas 2014/2780 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/1057 E.  ,  2014/2780 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
    Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir.
    Hükmü, davacı avukatının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-)6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55"inci maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
    Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/10-642 E., 2012/38 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarında karar verilene kadar sürmesi gerekir.
    Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır ... ...; aktaran: ..., ...: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII).
    Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, "dava şartı" olarak kabul etmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114"üncü maddesinin 1"inci fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
    Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
    Davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar.
    Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (..., ..: a.g.e., s.133 vd).
    Somut olayda, bizzat davacı adına düzenlenen ödeme emri/emirleri olmadığından ödeme emrinin/emirlerinin iptali davası açmakta davacının hukuki yararı olmadığının belirgin olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    2-)Kabule göre, davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun "primlerin ödenmesi" başlığını taşıyan 80"inci maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı benimsenmiş, anılan madde 06.07.2004 günü yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunla yeniden değiştirilerek tahsil aşamasında 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102"inci maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, 01.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5458 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilen maddeyle, tahsil sırasında 6183 sayılı Kanunun uygulanmayacak maddeleri arasına 106"ıncı madde eklenmiştir.
    Diğer taraftan, söz konusu 80"inci maddede ayrıca, sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, maddede öngörülen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliğe sahip diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, bu Kanunun ek 24"üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından süresi içinde Kuruma ödenmeyen sosyal yardım zamları için bu madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte, 6183 sayılı Kanunun "Limited şirketlerin amme borçları" başlıklı 35"inci maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan kamu alacağından sermaye payları oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları hüküm altına alınmış iken, 06.06.2008 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5766 sayılı Kanunun 3"üncü maddesi ile anılan maddede değişiklik yapılmıştır. Buna göre, 35"inci maddede yer alan "şirketten tahsil imkanı bulunmayan" ibaresi "şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan" şeklinde değiştirilmiş, maddeye, "Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur." düzenlemesini içeren ikinci fıkra ile "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur." hükmündeki üçüncü fıkra eklenmiştir. 6183 sayılı Kanunun "Kanuni temsilcilerin sorumluluğu" başlığını taşıyan mükerrer 35"inci maddesinde ise, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarının, yasal temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin kişisel mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının, yasal temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmayacağı, temsilcilerin, teşekkülü idare edenler veya mümessillerin, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl kamu borçlusuna rücu edebilecekleri açıklanmış olup, yukarıda değinilen 5766 sayılı Kanunun 4"üncü maddesiyle söz konusu maddeye "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur." cümlesini içeren beşinci fıkra ile "Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz." hükmündeki altıncı fıkra eklenmiştir.
    Ayrıca, 5766 sayılı Kanunun 1"inci maddesiyle, 6183 sayılı Kanunun 3"üncü maddesine, "Takibat giderleri terimi:" ibaresinden önce gelmek üzere, "Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sunucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilmeyen amme alacaklarını, tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi: Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını," ibareleri eklenmiştir. 5766 sayılı Kanunun kabulü ile gerçekleşen bu değişiklikler, 06.06.2008 günü yürürlüğe girmesine karşın, anılan Kanunun Geçici 1.maddesinde, bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümlerin, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tahsil edilmemiş bulunan kamu alacakları hakkında da uygulanacağı bildirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesi"nin 28.04.2011 gün ve 2009/39 Esas - 2011/68 Karar sayılı kararı ile Geçici 1.maddesinin iptaline, maddenin uygulanmasından doğacak, sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete"de yayınlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş ve bu karar 15.10.2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmıştır.
    Önemle vurgulanmalıdır ki, 506 sayılı Kanunun 80"inci maddesi yalnızca sigorta primi ve ferileri ile sosyal yardım zammını içeren borçlara ilişkin olarak, maddede belirtilen niteliklere sahip kişilerin sorumluluğunu düzenlemektedir ve dolayısıyla, diğer kamu alacakları yönünden limited şirket ortağının sorumluluğunun 6183 sayılı Kanunun 35 ve mükerrer 35"inci madde hükümleri içerisinde değerlendirilmesi zorunludur. Bununla birlikte, 35"inci madde genel hükümler içermekte olup, 80"inci madde özel düzenleme niteliğindedir ve bu nedenle, limited şirketin sigorta primi ve ferileri ile sosyal yardım zammını içeren kamu borcu nedeniyle şirket ortağının sorumluluğu yönünden öncelikle 80"inci madde hükmüne göre irdeleme yapılması, ortağın üst düzey yönetici veya yetkili olmadığı anlaşıldığı takdirde bu kez 35"inci madde koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yöntemince saptanması gerekmektedir. Bu çerçevede, 506 sayılı Kanunun 80"inci maddesi gereğince ltd. şti. nin prim borçlarından davacının müdür olduğu döneme ilişkin sorumlu olduğu kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması, isabetsizdir.
    Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
    SONUÇ: Hüküm gerekçesindeki "Dosya kapsamından kurumca 2007 yılında başlatılan takip sonucu şirket ve diğer ortak hakkında haciz işlemleri yapıldığı, araçlara haciz konulduğu, ancak araçlar üzerinde de haczi ve rehin olduğu, davacıya 2011 yılında takip başlatıldığı, dolayısıyla şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememe durumunun doğduğu, dolayısıyla şirket ortağına rücu hakkının doğduğu kanatine varılmıştır. 6135 sayılı Yasanın 35.maddesi gereği davacı kendi hissesini devraldığı tarih öncesi döneme ilişkin ve hissesini devrettiği döneme kadarki borçlardan sorumlu olacaktır. Davacının hissesini devir tarihi takip konusu alacak dönemini kapsamakla davacının kurum alacağından sorumlu olacağı, dolayısıyla kurum işlemlerinin yasal olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Tüm dosya kapsamından aşağıdaki şekilde hüküm kurmak sonuç ve kanaatine varılmıştır." ibaresi silinerek yerine "Adına düzenlenen ödeme emri olmaması nedeniyle eldeki davayı açmakta davacının hukuki yararı olmadığından aşağıdaki karar verilmiştir." ibaresi yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 17.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi