1. Hukuk Dairesi 2016/7238 E. , 2020/3629 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacılar, ... ada ... parsel ile ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarının yasaya ve yönetmeliklere aykırı biçimde, aslında varolmayan bir borç sebebiyle silah zoru ile imzalatılan boş bono, A4 kağıtları ve temliknamelerle, haksız icra takipleri ile devrinin yapıldığını, mal varlığının davalıya intikal ettiğini, yapılan icra satışlarının usulüne uygun olmadığını ileri sürerek taşınmazların kati satış işlemlerinin iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, ileri sürülen hususların hayal mahsulü olduğunu, üç taşınmazın icra satışından edinildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazlardan bir kısmı yönünden davacıların taraf sıfatı, bir kısmı yönünden ise davalıların taraf sıfatı olmadığı, davanın hangi amaçla açıldığının anlaşılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların 12.12.2012 günlü dava dilekçesi ile çekişme konusu taşınmazların satış işlemlerinin iptaline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açtıkları, yargılama sırasında ... 21. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/445-1339 sayılı kararı ile davacılardan ...’ün vesayet altına alınmasına ve ...’ün vasi olarak atanmasına karar verildiği, eldeki dava konusu olaya ilişkin davalılardan ... ve ilgililer hakkında yağma suçundan ... 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/62 Esas sayılı dosyası üzerinden kamu davasının açıldığı ve anılan ceza davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) döneminde açılmıştır.
Bilindiği üzere, hakimin davayı aydınlatma ödevini düzenleyen HMK’nın 31. maddesinde, “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Yine aynı yasanın dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119/1. maddesinin e, g ve ğ bentlerine göre, dava dilekçesinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin, dayanılan hukuki sebeplerin ve açık bir şekilde talep sonucunun bulunması gerektiği belirtilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; “ birinci fıkranın a, d, e, f ve g bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılır” hükmüne yer verilmiştir.
6100 Sayılı HMK ile usul hukukumuzda, ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunların sırası ile dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşaması olduğu açıktır. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, HMK’nın 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK’nın 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, HMK’nın 140. maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
Buna göre, HMK 140/1. maddesinde “ Hakim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
HMK’nın 140/3. maddesinde “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemesine yer verildiği de açıktır.
Diğer yandan, vakıaları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ve uygulanacak kanun hükmünü tespit edip tatbik etmek hakime aittir.
HMK 194/1. maddesine göre, tarafların, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiği de kuşkusuzdur.
Somut olayda, ön inceleme duruşmasında mahkemece, tarafların anlaşamadıkları hususların, dayanılan hukuki sebep ya da sebeplerin nelerden ibaret olduğu, isteğin ne olduğu saptanmamış; gerekçeli kararda da hukuki niteleme yapılmayarak davanın reddine karar verilmiştir.
Öte yandan, tapu kaydının iptali isteğinin tescil istemini kapsadığı söylenemez. Bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilkesi ile bağdaşmaz. Ne var ki; davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)
Hal böyle olunca, davacı ... vasisine duruşma gün ve saatinin usulüne uygun şekilde bildirilmesi, vesayet makamından husumete izin kararı almak ve dosyaya ibraz etmek üzere vasiye süre tanınması, dava konusu taşınmazların tüm geldileriyle birlikte tedavüllü tapu kayıtlarının ve akit tablolarının temin edilmesi, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre, yukarıda anılan ilke ve düzenlemeler ışığında davadaki uyuşmazlık konusunun, dayanılan hukuki sebep ya da sebeplerin neler olduğunun açık bir şekilde belirlenmesi, buna göre hukuki nitelemenin yapılarak uygulanacak yasa hükmünün tespit edilip uygulanması suretiyle bir inceleme yapılması, davacılara tescil davası açması için önel verilmesi, açıldığı taktirde bu davanın eldeki dava ile birleştirilmesi, ilgililer hakkında açılan ceza dava dosyası gözetilerek o davada saptanacak vakıaların eldeki davada toplanan ve toplanacak tüm dellilerle birlikte değerlendirilmesi, iddia ve savunmalar doğrultusunda soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.