3. Hukuk Dairesi 2020/1133 E. , 2020/6541 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen menfi tespit davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; SGK mensubu hastalara verilen sağlık hizmetlerine ilişkin 2014 yılı Eylül ayı hakediş faturalarından 65.676.31 TL ve 2014 yılı Ekim ayı hakediş faturalarından 51.985.96 TL kesinti yapıldığını, kesintiye dayanak olarak, bir kısım hastalara uygulanan teşhis, tetkik ve tedavilerin acil sağlık hizmeti kapsamında bulunmadığının gösterildiğini, davalı tarafça yapılan toplam 117.662.27 TL kesinti miktarının yerinde olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacı tarafın, "acil sağlık hizmetleri kapsamında bulunmayan" bir kısım tedavi ve hizmet bedellerini kurumlarına fatura ettiğini ve haksız olarak açılan davanın reddine karar verilmesi dilemiştir.
Mahkemece; bilirkişi heyetinden alınan asıl ve ek raporda belirtildiği üzere, davacı tarafça yapılan bir kısım tıbbi uygulamaların, acil sağlık hizmeti kapsamında bulunmadığı, davalı tarafça yapılan kesintilerin davacı ve davalı taraf arasında düzenlenen sözleşmeye, SUT"a ve tıbbi gereklere ve hasta menfaatlerine uygun olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; hükme esas alınan bilirkişi asıl raporu ve ek raporunun gerekçeli, denetime elverişli ve somut olayın özelliklerine uygun olması, dava konusu dönem itibariyle örnekleme yöntemi ile incelenen hastalara uygulanan tedavinin acil sağlık hizmeti kapsamında bulunmaması, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK"nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; her ne kadar kesinti yapılan hastaların rahatsızlıkları ve tetkikleri tek tek yazılmışsa da, neden acil hastası olmadıklarına dair gerekçe belirtilmeksizin bu hastalar yönünden yapılan kesintilerin yerinde olduğu bildirilmiştir. Davacı tarafın bu duruma karşı yaptığı itirazlar karşısında alınan ek raporda da neden acil hastası olmadıklarına dair gerekçeli olarak görüş sunulmamıştır. Hal böyle iken denetime elverişli olmayan bu raporun hükme esas alınması hatalıdır. Bu nedenle mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmeler, SUT hükümleri ve ilgili mevzuat hükümlerinde yetkin; hastane yöneticisi, kesintiye konu acil branşında uzman doktor ve sosyal güvenlik uzmanı kişilerden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden tedavi kayıtları her hasta bazında tek tek değerlendirilmek suretiyle, rahatsızlıklarına göre davacı tarafından verilen acil hizmetlerinin yerinde olup olmadığı tartışılarak, tarafların önceki rapora karşı yaptıkları itirazlar da karşılanmak suretiyle, tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca, iş bu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.