3. Hukuk Dairesi 2020/1135 E. , 2020/6542 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAMSUN 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; hastanelerinde yatarak tedavi gören SGK mensuplarına sunulan sağlık hizmetleri sırasında hastalara aynı gün veya bir gün aralıklarla aynı ilaçların yer aldığı reçetelerin düzenlenmesi sonucu SGK"nın zarara uğratıldığı gerekçesi ile yapılan inceleme sonucunda 156 reçete nedeniyle yersiz ödendiği ileri sürülen 350.677,86 TL"nin yasal faizi ile birlikte hastane alacaklarından mahsup edileceğinin bildirildiğini, bildirilen kesintinin 01/07/2013 - 31/07/2013 dönemine ait fatura bedellerinden mahsup edilerek faizi ile birlikte toplam 420.876,47 TL tahsil edildiği, 420.876,47 TL"nin kesinti yapılarak eksik ödeme yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, sigortalıların reçete yazımlarında çeşitli usulsüzlükler olduğunun tespit edilmesi üzerine bu reçeteler karşılığı olan 350.667,86 TL tutarındaki yersiz ödemenin davacının alacaklarından mahsup edilmesinin yerinde olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; reçetelerde mevcut protokol ve hasta dosya numaralarının hastane kayıtlarıyla uyuşmadığı tutarsızlık gösterdiği, enfeksiyon hastalıkları bölümünde görevli Prof. Dr. ... , Prof. Dr. ... , Doç Dr. ... , Yrd. Doç. Dr. ... , Yrd. Doç. Dr. ... reçete onaylarını yaparken gerekli özeni göstermedikleri, birkaç gün ara ile aynı hastalara yazılan aynı ilaçların ait olduğu reçetelere onay yaptıklarının anlaşılmasına, hastane çalışanları tarafından zamanından önce veya zamanı dolmadan reçetelerin düzenlendiği, reçete onaylarının dikkatsizce yapıldığı, onaylanan bu reçetelerin hastane eczanesinde yoktur kaşesi ile dışarı çıkarılarak kurum zararına yol açıldığı anlaşılmakla davacının davasının reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeter açıklık taşıdığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-6100 sayılı HMK"nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut uyuşmazlıkta, davacı üniversite hastanesinde yatan hastaların tedavileri sırasında mükerrer reçetelerin yazıldığı ve bunların hastane eczanesinde bulunmadığı gerekçesiyle serbest eczanelerden temin edilmesi nedeniyle davalı kurumun karşıladığı reçete bedellerinin davacı hastanenin alacaklarından kesinti yapılması suretiyle kurumca tahsilinin yerinde olup olmadığına dair mahkemece iki ayrı heyetten alınan bilirkişi raporunda; davacı hastane doktorları ve çalışanlarının yersiz ödemeye neden oldukları belirtilerek kesintilerin yerinde olduğu görüşü bildirilmiştir. Ancak yazılan reçetelerin gerçekten mükerrer olup olmadığı; tek tek, hasta bazında değerlendirilmediği gibi davacının bu husustaki itirazlarını giderir şekilde de rapor düzenlenmemiştir. Hal böyle iken denetime elverişli olmayan bu raporların hükme esas alınması hatalı olmuştur. Bu nedenle mahkemece; SUT hükümleri ve ilgili mevzuat hükümlerinde yetkin; eczacı, kesintiye konu reçetelerin düzenlendiği enfeksiyon hastalıkları branşında uzman doktor ve sosyal güvenlik uzmanı kişilerden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden tedavi kayıtları ve yazılan reçeteler her hasta bazında tek tek değerlendirilmek suretiyle, rahatsızlıklarına göre hastalar adına, davacı hastane doktorları tarafından, yazılan reçetelerin mükerrer olup olmadığı, kesinti yapılan her reçete yönünden hastaların yatan hasta olup olmadığı, yatan hasta değillerse kesintinin
yerinde olup olmadığı tartışılarak, tarafların mahkemece alınan bilirkişi raporlarına karşı yaptıkları itirazlar da karşılanmak suretiyle, tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, iş bu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davacının ikinci bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.