10. Hukuk Dairesi 2013/10557 E. , 2014/4070 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ... ve davalılardan ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Yasanın 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir.
Zararlandırıcı sigorta olayında, davalılar....Oto.San.Tic.Ltd.Şti. %60, sigortalı ise %25 kusurlu bulunmuş ve Mahkemece; davalıların kusurları oranında sorumluluğuna hükmedilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil
sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür Anılan yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir. Diğer taraftan, 18.04.2011 tarihli dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve kusurları oranında tahsil işleminde bulunulmamış olmakla 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 18. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi) ve Medeni Kanunun 2. maddesi de düzenlenen (gerçek maksat ve afaki iyiniyet kuralları) göz önünden tutularak davacının müteselsilen ödetme isteği kabul edilerek sonuca varılmak gerekir. Nitekim bu görüş Hukuk Genel Kurulunun 23/3/1966 gün ve 9/3 Esas, 80 karar sayılı ve 26/6/1983 gün ve 1981/9-533 Esas, 1983/724 Karar sayılı, 19/12/1986 gün ve 1985/4-822 Esas, 1986/1140 Karar sayılı ilamlarında da açıkça vurgulanmıştır.
Somut olayda da, istemin teselsül esasına dayandığı anlaşılmakta olup, Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin davalıların kusurları oranında sorumluluğa hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hükmün (1) bendinin silinerek yerine, “1) 9.650,20 TL"nin gelir bağlama onay tarihi olan 01/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek müteselsilen alınarak davacıya verilmesine” yazılmasına hükmün bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılardan ...Dağıtım A.Ş."den alınmasına, 28.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.