14. Hukuk Dairesi 2012/11711 E. , 2012/14309 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı temsilcisi tarafından, davalılar aleyhine 04.01.2000 gününde verilen dilekçeler ile ... iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davaların kabulüne dair verilen 09.12.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar ile bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, asıl dava ve birleştirme kararı verilmiş davalarda kadastro çalışması ile davalılar adına kayıtlı taşınmazların mera olduğunu ileri sürerek, ... kayıtlarının iptali ile mera olarak tescilini istemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleştirme kararı verilen davaların kabulü ile taşınmazların mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar ile vekilleri temyiz etmiştir.
Davalar, ... iptali ile mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul
edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder. “Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki” başlığını taşıyan 6100 sayılı HMK’nun 12.maddesinde taşınmaza ilişkin davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılacağına ilişkin kesin yetki belirlenmiştir.
Bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin ... iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Birlikte açılmış veya birleştirme kararı verilerek birlikte yargılaması yapılan davaların ayrılmasına her zaman karar verilebilir. Davaların birlikte yargılamasının yapılması için zorunlu dava arkadaşlığının veya davalar arasında bağlantı bulunması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davalılar adına farklı parsel numarası ile kayıtlı taşınmazlar için ayrı ayrı davalar açılmış, daha sonra birleştirme kararı verilerek yargılama sonuçlandırılmıştır. Taşınmaz malikleri farklı davalılar olduğunda zorunlu dava arkadaşlığından söz edilemez. Ayrıca, dava konusu taşınmazlar birleşik krokiden de anlaşıldığı gibi birbirine sınır da değildir. Bu nedenlerle, davaların birlikte görülmesinde yasanın aradığı anlamda hukuki yarar bulunmamaktadır. Dolayısıyla davaların ayrılmasına karar verilmesi gerekirken yargılamanın birlikte yürütülüp sonuçlandırılması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, birleştirme kararı verilen 2000/6 esas sayılı davada ... kaydı “...oğlu, ...” adına olup, dava “...’e” karşı; birleştirme kararı verilen 2000/77 esas sayılı davada ... kaydı “...oğlu, ...” adına olup, dava “...oğlu, ...’ye” karşı dava açılması doğru görülmemiştir. Yine, birleştirme kararı verilen 2000/60 esas sayılı davada ... kayıt maliki “...oğlu, ...” davalı olup, anılan kişinin ölü olması nedeniyle veraset ilamı alınmadan nüfus kaydına göre “... oğlu,...” mirasçılarına tebligat çıkartılması doğru bulunmamıştır. Birleştirme kararı verilen 2000/41 esas sayılı davada davalı ... ile 2000/42 esas sayılı davada davalı ... ...’ın veraset belgeleri sunulmadan mirasçılarının denetlenme olanağı bulunmadan karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar ile vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harçların istek halinde yatıranlara iadesine, 11.12.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.