3. Hukuk Dairesi 2020/10807 E. , 2020/6683 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; otel vasfındaki taşınmazın davalıya 16.03.2012 tarihli, 6 ay süreli sözleşme ile kiralandığını, otelin tarafınca bizzat işletecek olup ihtiyacı bulunduğunu belirterek taşınmazın tahliyesine, 16.09.2013 tarihinden sonraki dönem için altı aylık kira bedelinin 100.000 TL olarak tesbitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı vekiline 16.09.2014 döneminden başlayarak kira bedelinin tespiti olarak davaya devam edip etmediği hususu sorularak, davacı vekili 16.09.2014 döneminden başlayarak kira bedelinin tespiti olarak davaya devam etmek istediklerini beyan etmesi üzerine 16.09.2014- 16.09.2015 kira dönemi yıllık kira bedelinin net 108.942,00 TL, yıllık brüt kira bedelinin 130.729,00 TL olduğunun tespitine, tahliye davasının reddine dair verilen hükmün her iki tarafça temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 09.12.2015 tarih ve 2015/5401 Esas, 2015/10853 Karar sayılı ilamı ile davacının temyiz itirazları yerinde görülmediği, davalının temyiz itirazları yönünden ise tespiti talep edilen dönemin endeks dönemi olduğu kabul edilerek, bir önceki yıl ödenen kira bedelinin ÜFE endeksi oranında arttırılarak davalı tarafından en son ödenen bedelden az olmamak üzere kira bedelinin tespiti gerekirken yazılı gerekçe ile hak ve nesafete göre kira bedelinin tespiti doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda mahkemece, bozma ilamına direnilmesine , 16.09.2014- 16.09.2015 kira dönemi yıllık kira bedelinin net 108.942,00 TL, yıllık brüt kira bedelinin 130.729,00 TL olduğunun tespitine karar verilmiş ve hüküm davalı tarafça temyiz edilmiş olup, bu kez Dairemizin 07.06.2018 tarih ve 2018/3776 Esas, 2018/6530 Karar sayılı ilamı ile,Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 09.12.2015 tarih ve 2015/5401 Esas, 2015/10853 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, hükmün 10.06.2014 tarihli havale ile dosya münderecatına giren 29.10.2010 tarihli sözleşme üzerinde durulup gerekirse tarafların isticvabı sağlanmak suretiyle kira başlangıç tarihi ve süresinin tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada
mahkemece, davacının ihtiyaç nedeniyle tahliye davasının reddine, kira bedelinin belirlenmesi talebinin ise kısmen kabul kısmen reddi ile 16.09.2014 – 16.09.2015 kira dönemi yıllık kira bedelinin net 108.942,00 TL, yıllık brüt kira bedelinin 130.729,00 TL olduğunun tespitine, karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 07.06.2018 tarih ve 2018/3776 Esas, 2018/6530 Karar sayılı ilamı ile hak ve nesafet indirimi yapılmadan karar verilmesinin doğru görülmediğinden bahisle hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan son yargılama neticesinde; Davacının kira bedelinin belirlenmesi talebinin kısmen kabulüne kısmen reddine, 16/09/2014- 16/09/2015 kira dönemi yıllık kira bedelinin %10 hak ve nesafet indirimi uygulanarak net 98.047,80 TL,brüt 117.656,10 TL olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. (6100 sayılı HMK m.114,1/d )
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 50. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 8 ve 28. maddelerine göre, her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir ve taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak bütünüyle doğduğu anda başlar, ölümle sona erer. Bu nedenle, ölmüş kişinin taraf ehliyeti yoktur.
Dava tarihinden önce ölmüş kişiye karşı dava açılamaz ve açılmış olan bir dava, o kişinin mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle , mirasçılara karşı sürdürülemeyeceği gibi, dava tarihinden önce ölmüş kişi adına da dava açılamaz.
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. (4721 sayılı TMK m.28/1) Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölen tarafın mirasçılarına karşı veya onun mirasçıları tarafından davaya devam edilip edilmeyeceğinin tespiti için, bir ayrım yapmak gerekir. (KURU, Baki, Prof. Dr. ; ARSLAN, Ramazan, Prof., Dr.; YILMAZ, Ejder, Prof., Dr.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK"ya Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 221)
Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılarına geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır; bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilmesine imkan yoktur.
Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilir. Bunlar malvarlığı haklarına ilişkin davalardır. Bu halde, ölen tarafın mirasçıları, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip ederler.
Taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. (6100 sayılı HMK m. 55)
Öte yandan; yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekalet ilişkisi de kural olarak sona erer. (TBK m.43/1 , 513/1) Vekilin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir.
Somut olayda; davacıya ait nüfus kaydından, davacının yargılama sırasında 17.01.2020 tarihinde öldüğü, mirasçılarının yargılama aşamasında davaya dahil edilmeksizin, ölmeden evvel verilen vekaletnameye istinaden davacı vekili ile davaya devam edilip, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen göz önünde bulundurulmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, öncelikle yargılama sırasında vefat eden davacının mirasçılık belgesi getirtilerek, mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılıp, mirası reddetmeyen mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olarak yöntemince davaya katılımı sağlanmak, mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa terekeye temsilci tayin ettirmek suretiyle, taraf teşkili sağlandıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmaksızın, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelemesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.