Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/17803
Karar No: 2015/22339
Karar Tarihi: 29.06.2015

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2015/17803 Esas 2015/22339 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2015/17803 E.  ,  2015/22339 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
    Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin hizmet alımı yapan ve taşeron olarak adlandırılan bir firma aracılığıyla ... işe başlatılmış, yıllar içinde hizmet alımı yapan firmalar değişmesine rağmen iş sözleşmesinin 28.03.2013 tarihine kadar aynı iş yerinde taşeron işçisi adı altında yol bakım işçisi olarak çalıştırılmaya devam ettiğini, davalı aleyhine açılan Ankara 9. İş Mahkemesinin 2010/1034 esas sayılı davası neticesinde, davalı ... ile Kamu ihale Kanununa göre hizmet alımı yapılan firmalar arasındaki hukuki ilişkilerin muvazaalı olduğu tespit edilerek, müvekkilinin işverenin ilk işe başlatıldığı tarihten itibaren davalı ... olduğunun tespitine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, feshin geçersizliğinin tespiti ile davalı ... işine iadesine, boşta geçen süreye ilişkin dört aylık ücreti ile birlikte davalı tarafından işe başlatılmaması durumunda ödenecek iş güvencesi tazminatının kıdemi gözetilerek sekiz aylık ücreti tutarında belirlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı İsteminin Özeti:
    Davalı vekili, davacının davalı idare tarafından yapılmış ihaleler sonucunda sözleşme imzalanan yüklenici firmalar bünyesinde çalıştığını, davalı idare ile iş sözleşmesi bulunmadığını, kurum ve kuruluşlarda işçi istihdamının kadro ihdası ile mümkün olduğunu, kadro ihasının davalı idarenin yetkisinde olduğunu, bu sebeple davanın reddedilmesini, ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanuna göre idarenin görevlerinin belirlendiğini ve "...yapmak, yaptırmak" asli yetkilerinden olduğunu, ihale verilerek hizmet alımı yapılabileceğinin 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesine uygun olduğunu, davacı ile davalı arasında yapılmış bir iş sözleşmesi ve fesih işlemi olmadığını, idarenin hizmet yapmayı taahhüt eden şirketlerden sözleşme kapsamında hizmet alımı yaptığını, bu sebeplerle davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, kesinleşmiş tespit hükmü gereğince davacının başından itibaren davalı ... işçisi olduğu, iş sözleşmesinin feshinde geçerli sebebin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    Alt işveren işçisi tarafından, feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle yalnızca alt işveren hakkında veya geçersizlik yahut muvazaa iddiasıyla sadece asıl işveren aleyhine açılan davalarda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesine bağlı olarak, davalı olarak gösterilen kişinin işçinin gerçek işvereni olmadığının belirlenmesi halinde taraf sıfatı sorunu ortaya çıkmaktadır. Davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır. Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi sebebi ile usul ekonomisine de uygun düşmez. Gerek daha önce işe iade davalarına bakan Yargıtay 9. Hukuk Dairesince ve gerek Dairemiz tarafından davacının temsilcide yanıldığı veya taraf sıfatında maddi hataya düştüğü kabul edilmek suretiyle taraf değişikliği konusunda mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun katı kuralları aşılarak sorun çözülmeye çalışılmıştır.
    Ne var ki, işe iade davası asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açıldığında asıl işveren hakkında taraf sıfatı yokluğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmezken, sadece asıl işveren hakkında dava açılmışsa taraf sıfatının bulunmadığı ve taraf sıfatında yanılgı olduğunun kabulüne karar verilmesi sözü edilen çözümün çelişkisi olarak dikkat çekmiştir.
    Öte yandan, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 124. maddesinde kabul edilebilir yanılgıya dayanan iradi taraf değişikliği taleplerinin mahkemece kabul edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Ancak sözü edilen düzenlemede taraf değişikliğinin talep şartına bağlanması karşısında, hakim tarafından bu hususta taraflara hatırlatmada bulunulması mümkün değildir. Bu sebeple talep olmadığı halde, taraf sıfatında maddi hataya düşüldüğünden söz edilmek suretiyle mahkeme kararının bozulmasına yönelik uygulamaya devam edilmesinin, kanunun belirtilen açık düzenlemesi karşısında, mümkün olmadığı görülmektedir.
    Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde söz konusu olur (6100 sayılı Kanun madde 59). Şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise, kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir. Şekli dava arkadaşlığı, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. Bu durumda, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca dava arkadaşlarının yaptıkları usuli işlemler birbirinden bağımsızdır.
    4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re’sen yapılması gereken hukuksal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat
    haklarını zorunlu kılmaktadır. Aksince bir düşünce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.
    Görüldüğü üzere, bu çözüm tarzı hem işçi hem de işveren yönünde hukuka uygun maddi ve usuli bakımdan her iki tarafın haklarını korumasını sağlayan bir çözümdür.
    Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava usulden reddedilmelidir.
    Somut olayda, öncelikle, mahkemece taraf teşkili usulüne uygun şekilde sağlanmamıştır. Yargılama sırasında dava, alt işverene bildirilmemiştir. Oysa uyuşmazlığın niteliği gereği, davanın alt işverene de yöneltilmesi gerekir. Bu halde, davacıya davasını alt işverene yöneltmesi için imkan tanınarak taraf teşkili sağlanmalı, ardından delillerin toplanmasıyla işin esasına girilmelidir.
    Diğer taraftan, asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı hususu yeterli derecede araştırılıp değerlendirilmemiştir. Hizmet alım sözleşmesinin kendi dönemi ve şartlarında değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir, önceki hizmet alım sözleşmelerinin kanuna uygun kurulmamış olması veya muvazaalı olması, sonrakilerin de aynı şekilde kanuna uygun kurulmadığını ya da muvazaaya dayandığını göstermez. Daha sonra yapılan sözleşmenin ayrıca kanuna uygunluk ve muvazaa yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bu sebeple davalı tarafından yapılan önceki sözleşmelerin kanuna uygun olmadığına ya da muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararının bu dava yönünden bağlayıcılığından söz edilemez. Mahkemece, kesinleşen tespit davasının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan hizmet alım sözleşmesinin sona ermesinden sonra yapılan hizmet alım sözleşmelerinin, davacının iş yerinde yürüttüğü iş açısından, 6100 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4. maddesi nazara alınarak, muvazaaya dayalı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
    Anılan sebeplerle, taraf teşkili sağlandıktan sonra gösterilecek deliller toplanılmalı, dosyada bulunmayan hizmet alım sözleşmeleri, teknik ve idari şartnameler, davacının iş yeri şahsi sicil dosyası ve özlük belgeleri dosya kapsamına alınmalı, ayrıca davacının iş yerinde yürüttüğü iş aydınlatılmalıdır. Ardından yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde değerlendirme yapılarak asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun"un 2/6-7. maddesine uygun olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığı belirlenmeli ve feshin haklı ya da geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı yönündeki uyuşmazlık da çözümlenerek bir sonuca gidilmelidir.
    Yukarıda yazılı sebeplerle, taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 29.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi