3. Hukuk Dairesi 2020/9463 E. , 2020/6740 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen menfi tespit davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davalarda, davacı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davacı ... yönünden asıl davanın reddine birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davacı ..."ın kefil sıfatıyla 01/01/2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesini imzaladığını, diğer davacı ..."ın kiracı olarak sözleşmeyi imzalamadığını, davalıların bu geçersiz sözleşmeye dayanarak aleyhlerine takip başlattıklarını, sadece ..."ın imzasını taşıyan sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek, Fethiye 2. İcra Müdürlüğü"nün 2011/5350 Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve % 40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmişler; birleşen davada ise, aynı kira sözleşmesine dayalı olarak davalılar tarafından aleyhlerine takip başlatıldığını belirterek Fethiye 2.İcra Müdürlüğü"nün 2013/1693 Esas sayılı dosyasında borçlu olmadıklarının tespitine ve % 40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar, asıl dava ve birleşen davada, davacılardan ..."ın taşınmazı kiralamak istediğini, bunun üzerine iki nüsha hazırlanan sözleşmenin imzalanması için ..."a verildiğini, davacının imzaları tamamlayarak sözleşmeyi kendilerine teslim ettiğini, kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden tahliye edildiği tarihe kadar davacıların taşınmazı kullandığını, sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren davacıların hiçbir itirazda bulunmadıkları gibi özellikle davacı ..."ın imzasına itiraz etmediğini, herhangi bir dava açmadığını, davacıların kira ödemeden taşınmazı kullandıklarını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl dava ve birleşen davanın kabulü ile davacıların borçlu olmadıklarının tespitine, davacıların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hükmün davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk
Dairesi"nin 21/10/2015 tarih 2014/10355 Esas 2015/8753 Karar sayılı ilamı ile, sair temyiz itirazları reddedilerek " Davaya konu icra takiplerine dayanak 01/01/2010 başlangıç tarihli, beş yıl süreli kira sözleşmesinde kiracı olarak ..., kefil sıfatıyla ..."ın imzası bulunmaktadır. Davacılar vekili, kira sözleşmesindeki imzalara itirazları olmadığını, sözleşmedeki imzaların ikisinin de kefil ... tarafından atıldığını beyan etmiştir. Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan bilirkişi raporunda, inceleme konusu kira sözleşmesinde ..."a atfen atılı imzanın ..."ın eli ürünü olmadığı, kira sözleşmesinde kefil, kiracı imzaları ve hemen üstlerinde bulunan düzeltme imzasının ..."a atfen atılı imzalar ile aynı kişinin eli ürünü olduğu belirtilmiştir. Dayanak sözleşmede, kiracının ismi ... yazılmasına rağmen bu kısma davalı ..."ın imza attığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda davalı ..."ın kiracı olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davalı ..., davacıların yemin teklifi üzerine, yeminli beyanında kiralanan taşınmazın anahtarını almadığının ifade etmiş ise de kiracılık ilişkisi kira sözleşmesinin imzalanması ile doğar ve hüküm doğurur. Sözleşmenin geçerliliği için kiralananın teslimi şart değildir. Bu durumda taraflar arasında kira ilişkisi kurulmuştur. Kira sözleşmesi tarafların rızasıyla, yargı kararı ile veya kiralananın ortadan kalkması ile sona erer. Öte yandan kiralananın teslim edilmediğini veya usulüne uygun olarak tahliye edildiğini ispat külfeti kiracıdadır. Bu nedenle Mahkemece davacı ..."ın kiracı olduğu gözönünde bulundurularak değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. " gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, asıl ve birleşen davalarda, davacı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davacı ... yönünden asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile davacı ..."ın Fethiye 2. İcra Müdürlüğü"nün 2013/1693 esas sayılı dosyasında borcunun, 27.700TL asıl alacak ve 3.352,72TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 31.052,72TL olduğunun tespiti ile bu miktarı aşan tutarda sorumlu olmadığının tespitine,fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin hükme yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Birleşen dava yönünden, harca yönelik yapılan incelemede;
Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir. (492 sayılı Kanun"un 15.,21. maddeleri). Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir. Nispi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nispete göre alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/1-a). Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/2-a). Harçlar Kanunu"nun 16/1. maddesinde değer ölçüsüne göre harca tabi işlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin; tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değerinin esas alınacağı öngörülmüştür.
Dava, niteliği itibariyle konusu para ile değerlendirilebilen davalardan olduğundan yukarıda açıklandığı üzere hüküm altına alınan miktar üzerinden karar harcı alınması zorunludur.
Somut olayda, davacılar ... ve ... aleyhine başlatılan icra takibi ile; 32.000TL asıl alacak, 3.696TL işlemiş faiz toplamı 35.696TL"nin tahsili istenilmiş, hükme esas alınan 29/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; davacı ..."ın borcunun 31.052,72TL olduğu hesaplanmıştır. Talep, menfi tespite ilişkin olup Mahkemece, davacılardan ... yönünden davanın kabulüne, diğer davacı ... yönünden ise borcunun 31.052,72TL olduğunun tespiti ile bu miktarı aşan tutarda takibe konu borç nedeniyle sorumlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Buna göre yapılan incelemede; davacı ... yönünden 35.696 TL üzerinden, diğer davacı ... yönünden ise borçlu olmadığı miktarın 4.643,28TL olduğu anlaşılmakla bu miktar yönünden karar harcı alınması gerektiği; ancak kiracılık ve kefil ilişkisi kapsamında sorumluluk tek olduğundan harç mükerrerliğine yol açılmaması bakımından tek karar harcına hükmedilmesi doğru ise de, karar harcına eksik hükmedilmesi hatalı olmuştur. Öte yandan, davacılardan ... yönünden davanın kısmen kabulü durumunda davacıdan red harcı alınmaması gerekirken, Mahkemece, hüküm fıkrasında davacı ..."dan 31,40TL red harcının alınması şeklinde hüküm kurulması da doğru olmamış bu hususlar aynı zamanda kamu düzeniyle ilgili olduğundan bozma sebebidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, usulün 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle birleşen dava yönünden kurulan hükümde yer alan " Alınması gereken 1.892,18TL karar ve ilam harcının peşin alınan 59,80TL"nin mahsubu ile 1.823,38TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına " ifadesinin hükümden çıkarılmasına, yerine " Alınması gereken 2.438,39TL karar ve ilam harcının peşin alınan 59,80TL"nin mahsubu ile 2.378,59TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına" ifadelerinin yazılmasına ; "Davanın red olunan kısmı üzerinden hesaplanan 31,40TL red harcının davacı ..."dan alınarak hazineye irat kaydına," ifadesinin ise hüküm fıkrasından çıkarılarak hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince asıl dava yönünden karar düzeltme yolu kapalı, birleşen dava yönünden kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde sadece davacılar yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.