20. Hukuk Dairesi 2017/10211 E. , 2018/245 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro çalışmaları sırasında ....mevkiinde bulunan 102 ada 1 parsel sayılı taşınmaz 224 hektar 8370,91 m2 yüzölçümü ve orman niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacılar kazandırıcı zilyetliğe dayanarak 102 ada 1 parsel sayılı orman parseli içinde bırakılan taşınmazlarının tespitinin iptali ve kendi adlarına tescilini talep etmişlerdir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kabulü ile, 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının iptali ile bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 16.568,96 m²"lik alanın aynı adanın son parsel numarasına bir numara eklemek suretiyle davacılar Mustafa ve ... adına tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline, bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 4.932,96 m²"lik alanın davacı ... adına aynı adanın son parsel numarasına iki numara eklemek suretiyle tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline, 102 ada 1 parselden geriye kalan kısmın tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırılması yapılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Hükme esas alınan orman bilirkişi kurul raporunda dava konusu 102 ada 1 (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmazların 1973 tarihli hava fotoğrafında ağaçsız alanda kaldıkları, 1979 tarihli memleket haritasında ise bir kısımlarının beyaz alanda, bir kısımlarının ise yeşil alanda çalılık oldukları belirtilmişse de hava fotoğrafı ile kadastro paftası çakıştırılarak dava konusu taşınmazların hava fotoğrafındaki konumları gösterilmemiştir.
Ziraat bilirkişisi ise raporunda sadece taşınmazların eğimlerinin %12 ila 20 arasında olduğu ekili oldukları ve özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğunu belirtmekle yetinmiş, taşınmazların toprak yapısı, bitki örtüsü, üzerindeki ağaçların yaşı cinsi, emekle yetiştirilip yetiştirilmedikleri, kullanım durumu ve çevresi hakkında inceleme yapılmamış, mahkemece taşınmazlarda imar ve ihya yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hangi tarihte başlayıp tamamlandığı, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı hususları araştırılmamış, kadastro tespit tarihinden geriye doğru 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ve bunlardan üretilen memleket haritaları getirtilmemiş, yüksek eğimli çalılık niteliğindeki yerlerin 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olacağından bu husus mahkemece tartışılmadan hüküm verilmiştir.
Bu nedenle, mahkemece yöntemine uygun şekilde orman araştırması ve zilyetlik araştırması yapılmalıdır. Bu bağlamda öncelikle, yöreye ait en eski hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilen memleket haritaları ile kadastro tespit tarihinden 15- 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek; yeniden yapılacak keşifte; ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi veya fen elemanı ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yerler belirlendikten sonra, bu bu belgeler ile kadastro paftası ölçekleri birbirlerine eşitlenerek kadastro paftası ile memleket haritaları ve hava fotoğrafları, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde çakıştırılıp birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, çekişmeli taşınmazın konumunu, hava fotoğrafları ve memleket haritalarındaki görünümünün ve bitki örtüsünün ne olduğunu (varsa üzerindeki ağaçların cinsi, sayısı, kapalılık oranı) ve kadastro tespit tarihinden 20 yıl öncesinde kullanım olup olmadığını ve sonrasındaki kullanım durumunu açıklayacakları bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir ve topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve arazide de klizimetre ile ölçüm yaparak taşınmazın gerçek eğim durumunu belirleyecekleri rapor alınmalı, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp tamamlandığı, kimden kime kaldığı, taksim olgusu, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, keşif sırasında taşınmazın çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak ve taşınmaz fotoğraf üzerinde gösterilerek dava dosyası içine konulmalı, yukarıda açıklanan yönteme göre yapılacak araştırma sonunda, parselin orman olmadığı anlaşıldığı takdirde ise zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmalı, dava konusu taşınmazın üzerinde sürdürüldüğü ileri sürülen zilyetliğin türü, sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda bilirkişi kurulundan hükme dayanak yapılacak uygun rapor alınmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tescile karar verilecek gerçek kişiler yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... Yönetimi ve Hazinenin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/01/2018 günü oy birliği ile karar verildi.