17. Hukuk Dairesi 2013/92 E. , 2014/7610 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2011
NUMARASI : 2009/242-2011/769
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı M.. F.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalılardan Ö.. C.."ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcunu karşılayacak haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kendisine ait olan taşınmazı davalı M.. F.."e, onunda diğer davalı M.. Ç.."a sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılar M.. F.. ve M.. Ç.. davanın reddini istemiş, diğer davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalı M.. Ç.."ın kötü niyetinin kanıtlanamaması nedeniyle hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın ise kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı M.. F.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 4. kişi konumundaki davalı Mehmet"in borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kanıtlanamamasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı M.. F.. vekilin temyiz itirazlarına gelince; Dava, 6183 sayılı Yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
6183 sayılı Yasanın 24 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
6183 sayılı Yasanın 25. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
6183 sayılı Yasanın 28,29 ve 30. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle 28.maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza 30.maddede malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan 29.maddede de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Bu nedenlerle mahkemece davanın bu yönde incelenmesi yapılıp kanun maddelerinde düzenlenen iptal şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
6183 sayılı Yasanın 31. maddesi uyarınca 27, 28, 29 ve 30 uncu maddelerde sözü edilen tasarruf ve muamelelerden faydalananlar elde ettiklerini, elden çıkarmışlarsa takdir edilecek bedelini vermeye bu kanun hükümleri dairesinde vermeye mecburdurlar. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.
Somut olayda dava konusu taşınmaz 30.11.2006 tarihinde borçlu davalı tarafından toplam 5.000.00 TL bedelle davalı M.. F.."e satılmış olup bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değerinin 158.000.00 TL olduğu bildirilmiştir. Böylece ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark olduğu kabul edilebilir ise de davalı M.. Ş.. tarafından taşınmazın bedeli olarak 125.000.00 TL.nin borçlu davalıya ödenmiş olduğu dosya arasındaki Finansbak yazısından anlaşılmakla bu miktarın eklenmesi ile ivazlar arasında fahiş fark olmadığının kabulü gerekir. Bunun yanında davalı M.. Ş.."in borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğuda kanıtlanamamıştır. Bu durumda davanın tümden reddi gerekirken yazılı olduğu üzere davalılar Ö.. C.. ve M.. F.. yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Mehmet Şefif Filik vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 492 sayılı Harçlar Yasasının 13/J maddesi uyarınca davacıdan harç alınmamasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı M.. F.."e geri verilmesine 15.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.