1. Ceza Dairesi 2019/1168 E. , 2019/4957 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak
HÜKÜM : Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 26/12/2016 gün ve 2016/458 E. 2016/437 K. sayılı Kararın TCK"nin 87/4, 29, 62, 53. maddeleri uyarınca; 10 yıl hapis cezasına ilişkin,
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/12/2016 tarih, 2016/458 esas 2016/437 karar sayılı hükmünün CMK"nin 280/2. maddesi uyarınca kaldırılmasına sanığın TCK"nin 87/4, 29, 62, 53. maddeleri uyarınca; 10 yıl hapis cezasına ilişkin.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne karşı sanık müdafii tarafından 25.10.2018 tarihli dilekçe ile temyiz isteminde bulunulmuş ise de, sanık ..."in 25.02.2019 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden feragat ettiği anlaşılmakla, sanık müdafiinin temyiz isteminin CMK"nin 298. maddesi uyarınca reddine karar verilmekle, sanık ... hakkında kurulan hükme ilişkin temyiz incelemesi katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Dairemizin 30.05.2018 gün 2018/1500 esas 2018/2651 karar sayılı bozma kararı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının katılan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine yapılan incelemede;
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 19.10.2018 gün 2018/2598 esas 2018/2096 karar sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan Kurum vekilinin suç vasfına ve haksız tahrike yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının ESASTAN REDDİNE, CMK"nin 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak 13.11.2019 gününde heyetimizden Üyeler ... ve ...’in suç vasfının nitelikli kasten öldürme olarak belirlenmesi gerektiğine yönelik karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Karı koca olan sanık ... ile maktul ... arasında ev işleri nedeniyle çıkan tartışma neticesinde sinirlenen sanık ..."in o esnada tesbih yapmak için kullandığı bıçağını eşi maktul ..."e doğru fırlattığı, bıçağın maktul ..."ün sol göğüs yan kısmına isabet ederek sol akciğerde ve kalpte yaralanmaya ve maktulün hayatını kaybetmesine neden olduğu anlaşılan olayda sayın çoğunluk görüşüne suç vasfının nitelikli kasten öldürme olarak tayin olunması gerektiği kanaatiyle katılmıyoruz.
Somut olayın şartlarında eylem anında sanığın zihnindeki düşüncenin tespitinde öncelikle fail - mağdur ilişkileri, suçta kullanılan araç, vücutta isabet sağlanan yer ve darbe sayısı ölçütleri üzerinden değerlendirilme yapılması gerekmektedir. Sanık ile eşi olan maktul arasında geçmişe dayalı bir husumetten bahsedilemese de meydana gelen tartışma neticesinde sanığın maktule ciddi anlamda hiddetlendiğinde, kendisi tarafından suçta kullanılan bıçağın ölüm sonucunu doğurmaya elverişli olduğunda ve sanığın maktulün bedeninde isabet sağladığı bölgenin akciğer ve kalbin bulunduğu vücudun hayati bölgelerinden olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Zikredilen ölçütlerden darbe sayısı ölçütü haricinde kalan ölçütler yönünden sanık aleyhine değerlendirme yapılması gerekmektedir. Suç vasfının tayininde öncelikle Dairemizin yerleşik içtihatlarında kabul edilen yukarıda bahsedilen ölçütler üzerinden değerlendirme yapılması isabetli olacaktır bu nedenle sanığın ölüm sonucunu doğurmaya elverişli olan maktulün göğsüne bıçak fırlatma eylemini gerçekleştirdikten sonra ölüm sonucunu engellemeye yönelik olarak ambulans çağırtmasının ölüm sonucunun gerçekleşmemesi halinde gönüllü vazgeçme kurumu yönünden hukuken anlam ifade edebileceğinde tereddüt bulunmamaktadır.
Somut olayda maktulün isabet aldığı vücut nahiyesine bıçak saplanması durumunda Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre eylemin öldürme kastıyla gerçekleştirildiği kabul edilmesine karşın, maktule bıçağın fırlatılması eyleminde bıçağın saplanmasına göre maktulün daha savunmasız bir halde olduğu, sanık tarafından bıçağın saplanmaya çalışılması durumunda maktulün sanığın eline müdahalede bulunma imkanın ve sanığın maktulün tamamen yakınına gelmesine dek maktulün kaçma ve yardım çağırma olanağının var olduğu, bu nedenlerle bıçağın fırlatılması eyleminin bıçağın saplanmasına göre daha vahim ve zarar verme noktasında daha elverişli olduğu gözetilmeyerek sanığın öldürme kastıyla hareket etmediğine dair kabulün evleviyet ilkesine de aykırı bir yorum teşkil edeceği muhakkaktır.
Sonuç olarak yukarıda bahsedilen kabul ve gerekçeye göre suç vasfının nitelikli kasten öldürme olarak tayin olunması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun sanığın nitelikli kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan cezalandırılması gerektiğine dair görüşüne katılmıyoruz.