
Esas No: 2018/327
Karar No: 2019/2779
Karar Tarihi: 09.04.2019
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/327 Esas 2019/2779 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 04/05/2017 tarih ve 2015/51 E.-2017/91 K. sayılı kararın Davacı ... ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair SAMSUN Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 29/11/2017 tarih ve 2017/993-2017/982 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi Davacı ... ve davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında Ayancık otogarında taşımacılık yapmak üzere acente sözleşmesinin yapıldığını, davalıya teminat amaçlı bono verildiğini, davalının Ayancık İcra Müdürlüğü"nün 2007/654 Esas sayılı dosyasında teminat olarak verilen senedi takibe koyduğunu ileri sürerek, Ayancık İcra Müdürlüğü"nün 2007/654 Esas sayılı dosyasında borçlu olmadıklarının tespiti ile yapılan takipte ödemek zorunda kaldıkları bedelin istirdadını, senedin iptaline ve borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, menfi tespit istenen Ayancık İcra Müdürlüğü"nün 2007/654 Esas sayılı dosyasındaki takibe davacı tarafından yapılan itiraz sonucunda itirazın iptaline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini bu nedenle davacının davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını savunarak davanın reddini ve %40"dan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davalının Ayancık İcra Müdürlüğü"nün 2007/654 Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine itiraz üzerine Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/117 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtığı ve sonucunda verilen kararın 28/04/2015 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından talep edilen hususların itirazın iptali davasında davalı sıfatını haiz olarak ileri sürüldüğü, kesinleşen 2013/117 Esas sayılı dosya ile davanın taraflarının aynı olması, konusu, hukuki sebebi yönünden bağlantı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine ve davacı tarafa kötüniyetli olarak dava açılmadığı gerekçesiyle icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı ... ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna aykırı bulunmadığı gerekçesiyle davacı ... ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı ... ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK"nın 77/4. maddesinde "Avukatın istifa etmesi ... sebebiyle yargılamanın başka bir güne bırakılamayacağı", Yasanın 82/1. maddesinde "istifa eden vekilin vekalet görevinin, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren 2 hafta süre ile devam edeceği" ve Yasanın 186. maddesinde de "....Taraflara çıkarılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun bildirileceği...." düzenlenmiş olup, söz konusu hükümler uyarınca davacı vekilinin sözlü yargılamaya geçileceği hususunun tebliğinden sonra sözlü yargılama aşamasında istifa etmesinin duruşmanın ertelenmesini gerektirmeyecek olmasına göre, davacının tüm ve davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, icra takibine dayalı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın ve davalı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Oysa, somut olayda yargılamanın devamı sırasında davacı tarafın talebi üzerine, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmiş olup, İİK"nun 72/4. maddesinde yer alan "Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez" hükmü uyarınca takip konusu alacağın, davalı tarafından geç tahsil edilmiş olması nedeniyle davalı lehine asıl alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçeyle talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalı vekilinin sair temyiz istemlerinin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1.maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı ... Ekiciden alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09/04/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
HMK"nın "Vekilin İstifası" başlıklı 82. maddesinde, istifa eden vekilin vekâlet görevinin, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam edeceği, vekilin istifa etmiş olması hâlinde, vekâlet verenin davayı takip etmez ve başka bir vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılacağı ve bu hususların istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirileceği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, davacılar vekilinin 04.05.2017 tarihli son oturumda vekillik görevinden çekildiğini bildirir dilekçeyi mahkemeye sunduğu ve mahkemece, yukarda belirtilen kanun hükmü nazara alınmaksızın, aynı celse davanın reddine dair hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 186. maddesi uyarınca, sözlü yargılama oturumunda kendisine tebliğ yapılan tarafların yahut vekillerinin hazır bulunmaması halinde yoklukta hüküm verilebilecektir. İstifa eden vekil, son oturum yargılamada hazır bulunmuş, istifa dilekçesi aynı oturumda okunarak duruşma zaptına dercedilmiştir. Bu durumda, istifa eden vekilin müvekkillerine, davanın her aşamasında öncelenmesi gereken hukuki dinlenme hakkının ihlaline yol açacak biçimde ve kanunun emredici olarak düzenlendiği tebligat gerekliliği yerine getirilmeksizin, bir diğer söyleyişle, davanın tarafının sözlü yargılama oturumunda hazır bulunmama hali usulen gerçekleşmeksizin HMK’nın 186. maddesi hükmünün uygulanması mümkün değildir.
Bu düşüncelerle, Dairemiz çoğunluğunun davacı yanın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine dair kararına katılamıyorum.