3. Hukuk Dairesi 2020/4123 E. , 2020/7050 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı Şirket, ... mevkii ... adresinde kurulu bulunan petrol depolama tesisinde 15.04.2009 tarihi itibariyle 15 yıl süreyle depolama faaliyeti yapmak üzere depolama lisansı sahibi olduğunu, bu faaliyete ilişkin olarak davalı idare ile 49 yıllık 29.03.2009 tarihli kullanma izin sözleşmesi imzalandığını, buna göre 226,55 m² kumluk, 1.750,58 m² lik deniz alanı olmak üzere toplam 1.977,13 m² büyüklüğündeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanı kullandıklarını ve bu alanda boru hattı ve şamandıra tesisi bulunduğunu, faaliyete başladıktan uzun zaman sonra davalı tarafından 10.02.2014 tarihli işlemle kullanma izin sözleşmesi uyarınca 26.03.2009-31.12.2011 dönemine ilişkin 550.373,67 TL hasılat payı ve 203.344,02 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 753.717,69 TL ödenmesi gerektiği, aksi halde kullanma izin sözleşmesinin fesih edileceğinin bildirildiğini, bunun üzerine sözleşmenin feshedileceği tehdidi altında ve ihtirazi kayıtla 03.03.2014 tarihinde ödeme yaptıklarını, 26.03.2009 tarihli kullanma izin sözleşmesi ve mevzuat gereği hasılat payı ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, davalının hasılat payını hatalı olarak hesapladığını ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı idareye ihtirazi kayıtla ödenen 26.03.2009 - 31.12.2011 dönemine ilişkin 550.373,67 TL hasılat payı ve 203.344,02 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 753.717,69 TL"nin şimdilik 10.000,00 TL"sinin ödeme tarihi olan 03.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğuna ilişkin bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiş; hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, taraflar arasındaki kullanma izin sözleşmesi uyarınca davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtla ödenen 753.717,69 TL’den şimdilik 10.000,00 TL’nin faizi ile davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece; sözleşmenin 5. Maddesinin B bendi birinci paragrafında " kullanma izni verilen taşınmaz (alan) üzerinde yapılacak tesisin bizzat izin sahibince işletilmesi halinde bu tesisin işletilmesinden elde edilecek yılık toplam hasılatın %1 i oranında pay alınır" hükmünü içerdiği, sözleşmenin açık ve anlaşılabilir nitelikte olduğu, idarece tahsil edilen bedelin de bu yöntemle ve sözleşmenin 5. maddesinin B bendinin birinci paragrafı uyarınca tahsil edilen miktar olduğunu, davalı tarafça dosyaya sunulan belgelerin bunu teyit etiği ve bu nedenle bilirkişi incelemesine gerek duyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında 24.03.2009 tarihli 49 yıl süreli, 226,55 m2 kumluk ve 1.750,58 m2 denizlik alanının davalıya kullandırılmasına ilişkin sözleşme imzalandığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 5. maddesinde kullanma izni bedeli düzenlenmiş olup maddenin A bendinde “Zeminin Kullanma İzni Bedeli” , B bendinde ise “Hasılat Payı” düzenlenmiştir. Uyuşmazlık, davalı tarafça davacıdan hasılat payı talep edilip edilemeyeceği ve edebilir ise bunun hesaplanması noktalarındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. ve devamındaki maddelerinde “bilirkişi incelemesi” düzenlenmiş olup 266. maddesi hükmüne göre, mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulmaz. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Somut olayda her ne kadar mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de; uyuşmazlık konusu hasılat payı hesabı teknik hesaplamayı gerektirdiğinden ve davacı tarafça hasılat payı hesabının yanlış yapıldığına ilişkin itirazları da gözetilerek mahkemece, içinde petrol taşıma iş ve işlemleri konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu ehil bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.