10. Hukuk Dairesi 2015/1973 E. , 2015/17393 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, ... sigortasında 18 yaşını doldurduğu 28.06.1978 tarihinin Türkiye"de sigortalılık başlangıcı olarak belirlenmesini, 01.05.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini, 3201 sayılı Yasa"ya göre yaptığı borçlanmadaki borçlanma bedelinin ilk borçlanma talep tarihi olan 01.04.2010 tarihindeki borçlanmaya esas tutar üzerinden hesaplanması gerektiğinin tespiti ile fazla yatırdığı borçlanma bedelinin iadesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Yusuf Şahan Kırca tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davacının, borçlanma bedelinin başvuru tarihindeki primlere göre belirlenmesi gerektiğinin tespiti ile fazla yatırdığı borçlanma bedelinin iadesi istemleri yönünden; 3201 sayılı Kanunun "Döviz İle Değerlendirme" başlıklı 4"üncü maddesi, "Sosyal güvenlik kuruluşlarınca döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı bir dolardır. Dövizin cinsi ve miktarı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir. Değişen miktar, tahakkuk ettirilmiş borçlanmanın tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanır..." hükmünü; aynı Kanunun Geçici 2"nci maddesinin ikinci fıkrası ise, "Ancak, 4"üncü madde hükümlerine göre tahakkuk ettirilen borç miktarı, ödeme tarihindeki doların Türk Lirası karşılığı esas alınarak hesap ve tahsil edilir." hükmünü içermekte iken; anılan Geçici 2"nci madde, 5510 sayılı Kanunun 106"üncü maddesi ile tamamen yürürlükten kaldırıldığı gibi; aynı Kanunun 4"üncü maddesi de, 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanunun 79"uncu maddesiyle değişikliğe uğramıştır.
5754 sayılı Kanunun 79"uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun "Borçlanma Tutarı ve Borçlanma Tutarının İadesi" başlıklı 4"üncü maddesi, "borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82"nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32"sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41"inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.
Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki "ödeme tarihi" kıstası, "borçlanma başvuru tarihi" olarak değişikliğe uğramıştır.
3201 sayılı Kanundan yararlanarak yurtdışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin de uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı Kanunun 4"üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanunun 4"üncü maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanunun 42"nci maddesinden yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506 sayılı Kanunun 116"ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanunun 4"üncü maddesinde de üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihindeki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurtdışında geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda; davacının 01.04.2010 tarihli ilk borçlanma başvurusunun Kurum tarafından yapılan 15.04.2010 tarihli işlem ile reddedildiği, davacı tarafından aksi Kurum işleminin iptali ile yurtdışında Türk vatandaşı olarak geçen sürelerin 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanılabileceğinin tespiti istemiyle 03.12.2012 tarihinde açılan davanın yargılaması sonucunda Giresun 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2013/268 E. ve 2013/275 sayısı ile verilen davanın kabulüne dair kararın Dairemizin 10.10.2013 günlü 2013/14616 E. ve 2013/18899 K. sayılı ilamı ile onanması üzerine, davacının 24.03.2014 tarihli borçlanma başvurusu ve 28.03.2014 ile 03.04.2014 tarihli ödemelerle Almanya"da geçen 29.06.1978-22.12.1998 tarihleri arasındaki toplam 3656 gün yurtdışı süresini 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlandığı belirgin olup, 01.04.2010 tarihli ilk borçlanma başvurusunun reddi üzerine davacı tarafından 03.12.2012 tarihinde açılan davada ilk başvuru tarihindeki prim tutarı üzerinden borçlanılabileceğinin tespitine yönelik istemin bulunmadığı ve makul sürenin de geçtiği gözetilerek, davacının 3201 sayılı Yasaya göre yaptığı borçlanmadaki borçlanma bedelinin 01.04.2010 tarihli talep tarihindeki borçlanmaya esas tutar üzerinden hesaplanması gerektiğinin tespiti ile fazla yatırdığı borçlanma bedelinin iadesi istemlerinin reddi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu anılan istemlerin kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Hüküm fıkrasında yer alan “Davanın kabulü ile” sözcüklerinin silinerek, yerine, “Davanın kısmen kabulü ile” sözcüklerinin yazılmasına; hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinin tamamen silinerek, yerine, “Davacının 3201 sayılı Yasa"ya göre yaptığı borçlanmadaki borçlanma bedelinin 01.04.2010 tarihli talep
tarihindeki borçlanmaya esas tutar üzerinden hesaplanması gerektiğinin tespiti ile fazla yatırdığı borçlanma bedelinin iadesine yönelik talebinin REDDİNE,"" sözcük ve rakamlarının yazılmasına; yargılama giderine ilişkin (6) numaralı bendinin tamamen silinerek, yerine, “Davacı tarafça yapılan toplam 27,00 TL yargılama giderinden 13,50 TL"sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,” sözcük ve rakamlarının yazılmasına; vekalet ücretine ilişkin (8) numaralı bendi sonuna “1.500,00 TL vekalet ücretinin de davacıdan alınarak davalıya verilmesine” sözcük ve rakamlarının yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.