Esas No: 2022/7006
Karar No: 2022/8929
Karar Tarihi: 24.11.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/7006 Esas 2022/8929 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalı şirketin yanlış teşhis, tedavi ve ameliyat sonucu bir kişinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle açılan tazminat davası reddedilmiştir. Davacılar, davalı şirketten manevi ve maddi tazminat talep etmişlerdir. Mahkeme, Adli Tıp Kurumu'nun raporlarını değerlendirirken yeterli incelemeyi yapmamıştır, bu nedenle karar usul ve yasaya aykırıdır ve bozulmuştur. Davacıların sair itirazları incelenmemiştir.
Kanun Maddeleri:
- HUMK 76.md.
- HMK 33.md.
- B.K. 506/II
- B.K. 396/I md.
- 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davacı ...’in eşi, diğer davacıların ise annesi olan ...’in yanlış teşhis, tedavi ve ameliyat sonucu genç yaşta hayatını kaybettiğini, ...’in Çerkezköy Devlet Hastanesinde gerçekleştirilen ameliyatların ardından 12.06.2009 tarihinde davalı şirkete ait ... Özel ... Hastanesine sevk edilerek burada 28.06.2009 tarihinde bir ameliyat daha geçirdiğini, ardından 16.07.2009 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiğini, ... Özel ... Hastanesinin tam teşekküllü bir hastane olmamasına rağmen ...’i ameliyat ettiğini, gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi sebebiyle davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 30.000,00 TL manevi tazminat ile 20.000,00 TL maddi tazminatın 10.06.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsline ve davacı ...’den alınan senet neticesinde ödenen 5.185,00 TL’nin ödeme tarihi olan 08.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı ...’e ödenmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddi dilemiştir.
Mahkemece, davalı olarak gösterilen Sağlık Bakanlığı yönünden idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği, memur olarak çalıştığı anlaşılan davalı doktor ... yönünden ise kamu görevlisine doğrudan dava açılamayacağı bu davalılar hakkında tefrik kararı verilmesi, davaya yalnızca ... ... Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. yönünden inceleme yapılarak devam edilmesi gerekçesiyle verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76.md., 6100 sayılı HMK. 33.md.) Davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastanenin vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır ( B.K. 506/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur ( B.K. 396/I md. ). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafif de olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir ( Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçekten de mesleki bir işgören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 506/II uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu'ndan alınan bilirkişi raporunda, hastanın Çerkezköy Devlet Hastanesinden yapılan ameliyat sonrasında duedonum ön yüz yaralanmasının, herhangi bir kusur ya da ihmale izafe edilemeyen komplikasyon niteliğinde olduğu, hastanın sevk edildiği ... ... Hastanesinde gerekli tedavisinin yapıldığı, davalıya atfı kabil kusur tespit edilmediği bildirilmiştir. Davacılar tarafından alınan bu rapora; alınan raporun yetersiz olduğu, gerekli açıklamaları içermediği, davalı şirkete ait hastanenin yeterli donamına sahip olmadığı halde ...’i hastaneye kabul ederek kusurlu davrandığı gerekçesiyle itiraz edilmiş olup, mahkemece bu itirazları karşılayacak şekilde bir rapor alınmadığı anlaşılmıştır. O halde mahkemece, hüküm tarihi itibariyle reşit olduğu anlaşılan ... tarafından davacılar vekiline verilmiş vekaletname de temin edilerek, üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile davalının hukuki konum ve sorumluluğu, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, davacının iddiaları üzerinde durularak davacıların murisinin tedavi sürecinde yapılması gerekenle yapılan işlemlerin neler olduğu, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceğini gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.