Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan * 28.01.2008 günü taraflar tebligata rağmen gelmediler. İşin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı vekili, 9.5.2007 tarihli dilekçesiyle temyiz talebinden vazgeçtiğini bildirdiğinden, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin, temyizden feragat sebebiyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Taraflar, 1.1.1965 tarihinde evlenmişlerdir. Aralarında, 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM. m.170), bu tarihten sonra ise “edinilmiş mallara katılma” rejimi (TMK. m.202, 4722 s. Yürürlük K. m.10/1) geçerlidir. Davacı tarafından 21.12.2004 tarihinde açılan boşanma davası sonucu tarafların boşanmalarına karar verilmiş, karar 23.5.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Eşler arasındaki mal rejimi, 21.12.2004 tarihinde sona ermiştir. (TMK.225/2)
Davacı; evlilikleri süresince Hollanda’da kendisinin de çalışarak gelir elde ettiğini, tapu sicilinde davalı adına kayıtlı olan Küçükçekmece Halkalı’daki 4871 parsel sayılı taşınmazı, evlilik birliği içinde 1986 yılında “arsa” olarak birlikte satın alıp, ortak kazançlarıyla üzerine dört katlı (4 dükkan, 8 daire ve 1 depo olmak üzere on üç bağımsız bölümden oluşan) bir bina yaptırdıklarını, çalışarak elde ettiği tüm kazancını davalı kocasına verdiğini, kendisinin hiçbir yatırım ve birikimi olmadığını, davalıya ait Merkez Bankasında iki ayrı hesapta bulunan döviz cinsinden paranın da ortak birikimleriyle oluştuğunu, ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, Halkalı’daki binanın yarısına karşılık 250.000 YTL.-nin, bankadaki paranın yarısına karşılık da 130.000 YTL’ nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Dava, 21.12.2004 tarihinde açılmıştır.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; taşınmazın, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde 1986’da davalı tarafından üçüncü kişiden “arsa” olarak satın alma yoluyla iktisap edildiği, bu taşınmaz üzerine sonraki yıllarda 4 katlı (on üç bağımsız bölümden oluşan) bina inşa edildiği, binanın 1993 yılında bitirildiği, davalının; 1.5.1997 tarihinde 100.000 DM, 11.4.2000 tarihinde de 85.000 DM. yatırarak, Merkez Bankasında kendi adına iki ayrı döviz hesabı açtırdığı; her iki hesabı da bilahare “Euro”’ya çevirdiği; ilk hesaptan 1.5.2004 tarihinde 50.000 Euro çekildiği, bu hesapta bakiye 12.684.14 Euro kaldığı, 2000 yılında açılan ikinci hesabın ise, 2.4.2004 tarihinde 46.000 Euro çekilerek kapatıldığı, her iki hesaptan çekilen paranın (YTL.) cinsinden 190.013.00 YTL. olduğu, davacının 1977’den beri Hollanda’da çalışarak düzenli gelir elde ettiği, tüm kazancını kocasına verdiği, Davalı kocanın ise 10 yıl önce yurtdışından emekli olduğu,gerçekleşmiştir. Gerçekleşen bu olgular karşısında; davacının birikimlerini topladığı kendi adına müstakil bir banka hesabı veya menkul kıymet ve yine kendisine ait evlilik birliği içinde elde ettiği bir yatırım (taşınır ve taşınmaz) da bulunmadığına göre, taşınmazın alımına ve üzerindeki binanın yapımına gelirini kocasına vermek suretiyle katkı sağladığı ve davalıya ait banka hesabındaki paranın da tarafların müşterek birikimleriyle oluştuğuna ilişkin yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının katkısı oranında, aralarındaki akdi ilişkiye dayanarak tazminat talep edebileceğinde de bir duraksama yoktur. Ancak, davacının, çalışarak elde ettiği geliri kocasına vermek suretiyle sağladığı katkının oranı ve miktarı belirlenmelidir.
Yerel mahkemece, davacının katkı oranın belirlemeye yönelik herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, davacının, gerek taşınmazın alımına ve binanın yapımına gerekse bankada koca adına olan hesaplardaki birikime katkısının yüzde kırk (%40) olduğu kabul edilmiş, bu oranın hangi esaslara göre belirlendiği de karar yerinde gösterilmemiştir. Yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. O halde mahkemece yapılacak iş; taşınmazın, edinildiği tarihteki alım bedelini (edinme değerini) ve bina değerini ve dava tarihindeki sürüm değerini bilirkişi aracılığıyla tespit etmek; tarafların, taşınmazın alımı tarihindeki aylık kazançlarını ve bunların birbirine olan oranını (örneğin kadının geliri, kocanın gelirinin dörtte üçü gibi) olabildiğince gerçeğe uygun olarak belirlemek; ekonomik ve sosyal durumları, yaşam tarzları, hayat düzeylerine göre; davacının kişisel harcamaları ile Türk Kanunu Medenisinin 190. maddesi gereğince aile masraflarına iştiraki nedeniyle gelirinden sarf edebileceği miktarı tespit etmek, bunların dışında kalan kısmı ise tasarruf edebileceği kabul edilerek, tasarruf edebileceği bu miktarı oran olarak saptamak, bu yapılırken, davalı (koca)’nın Türk Kanunu Medenisinin 152. maddesinden kaynaklanan evin bakımı yükümlülüğünü dikkate almak, bu hususlarda uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan; taraf, yargıç ve Yargıtay denetimine elverişli, bilimsel esaslara dayalı rapor almak, davacının taşınmazın edinme değerine ve bankadaki birikimlere ne oranda katkı sağladığını, dosyadaki delillere dayalı olarak gerçeğe uygun şekilde ortaya çıkarmak, belirlenen bu oran ile taşınmazın dava tarihindeki sürüm değerini çarparak taşınmaza katkı nedeniyle davacıya ödenecek tazminat miktarını tespit etmek ve bankadaki birikimdeki davacının katkısını, dava tarihinde ulaştığı değer itibarıyla belirlemekten ibarettir. Bunlar yapılmasına rağmen, tazminatın hakiki miktarını tayin etmek mümkün olmadığı takdirde, Borçlar Kanununun 42. maddesi uyarınca, halin mutat cereyanına ve tarafların mali durumlarına göre davacıya ödenecek tazminat miktarını adalete tevfikan tayin etmek gerekecektir. Açıklanan hususlar gözetilmeden, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, davacının temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi. 05.02.2008 (Salı)