20. Hukuk Dairesi 2017/5231 E. , 2018/482 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 01/03/2005 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin babası ve davalıların da dedesi murisi olan ..."dan kalan yerlerin kullanımı hususunda müvekkili ile davalıların bir araya gelerek anlaştıklarını aralarındaki anlaşma doğrultusunda... köyü ...mevkiinde sınırlarını bildirdikleri 2 parça halinde 13 dekar miktarındaki yerlerin 22/02/1991 tarihli senet ile müvekkiline verilip teslim edildiğini, ancak davalıların müvekkiline düşen taşınmazları teslim etmediklerini kullandıklarını iddia ederek, davalıların müdahalesinin men"ine, müvekkilinin zilyetliğinin korunmasına ve yerin müvekkiline teslimine karar verilmesini dava etmiştir.
... 19/12/2005 tarihli harçlı katılım dilekçesinde; anlaşma senedinde davacıya verdikleri yerin krokide (A) harfi ile gösterilen yer olduğu (B) harfi ile gösterilen kısma yönelik davacı ve davalıların hiç bir hakkı bulunmadığını iddia ederek davaya katılmıştır.
Orman Yönetimi 14/02/2007 tarihli harçlı katılım dilekçesinde; dava konusu ... köyü, 1, 2, 3 ve 474 sayılı parsellerin hükmen orman olarak tescil edildiklerini davacı ve davalıların bu yerde zilyetlikleri bulunmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafın kesin süre içinde keşif talebinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi ve müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/11/2010 gün ve 2010/10095-13365 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Yargıcın dava konusu şeyi inceleyerek onun hakkında bütün duygularıyla bilgi edinmesi olarak tanımlanabilen keşif; taşınmazlarla ilgili davalarda, dava konusunun yerinde görülüp incelenmesi biçiminde gerçekleşir (H.Y.U.Y. m. 363 vd.). Keşfe gidilebilmesi için mahkemenin bu konuda bir ara kararı oluşturması zorunludur. Bu kararda keşif giderlerinin, keşif giderini yatıracak tarafın ve bunun için gerekli önel ve/veya kesin önelin avukatla kendini temsil ettirmeyen taraf keşif istemişse, kesin önel içerisinde giderleri yatırmamanın sonuçlarının açıklıkla anlatılması; tanık dinlenip, bilirkişi incelemesi yapılacak ise, bu hususun ve keşif günü ile saatinin belirtilmesi; bunun doğal sonucu olarak; hakim, katip ve götürülecekse mübaşir için yol tazminatının (492 sayılı Harçlar Kanunu m. 34); keşif isteyen taraftan keşif aracını bizzat sağlaması istenemeyeceğinden; mahkeme, yapacağı işe, süresine ve gideceği yere göre gerekli gördüğü aracı kendisi belirleyip, temin edeceğinden, araç için ödenecek para miktarının; keşifte dinlenecek bilirkişi ve tanıkların isimlerinin ve ücretlerinin; bilirkişi ve tanıklarla, gerekiyorsa taraflara keşif gününün haber verilebilmesi için gönderilecek davetiye giderlerinin gösterilmesi yanında, yatırılacak avansın tutarı ile yatıracak tarafın ekonomik gücü, keşif tarihi ve tebligatların ulaşması için geçecek süre gözetilerek keşif gününden önceye rastlayan bir tarihin belirlenmesi ve bunda Tebligat Kanunu ile Tebligat
Tüzüğünün gözönünde tutulması zorunludur. Anılan hususları kapsamayan ve belirlenecek bir miktarın keşif gününe kadar yatırılması biçiminde kurulacak ara kararı ve buna dayalı olarak verilecek önel ve kesin önelin uygulamada H.Y.U.Y. m. 414, 163 açısından bir sonuç doğurması olanağı bulunmamaktadır (H.G.K. 26.02.1975 T. 1972/1-1273 E., 1975/258 K; H.G.K. 18.02.1983 t, 1980/1-1284 E. 1983/141 K. H.G.K. 30.12.1992 t. 1992/16-666 E., 1992/769 K.; 20 H.D. 14.12.1992 t, 1992/16198-7040). Öte yandan, bu koşulların tam olarak yerine getirilmemesi, keşif giderlerine itiraz hakkı olan gider yükümlüsünün bu hakkını kullanmasına da engel oluşturur.
Yukarıda açıklanan, Kanun ve yerleşmiş Yargıtay uygulamasına aykırı olarak kurulan ara kararları sonucu verilen önel ve kesin önele dayanılarak, keşif giderlerinin yasal sürede yatırılmadığından söz edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu gibi mahkemece daha önce yapılmış bir keşif olup, o keşifteki bulgulara göre bir karar verilmemesi de bozma nedenidir.Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde arazi kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmamıştır. 3402 sayılı Kanunun 26/4 maddesi hükmüne göre “kadastro mahkemesinin yetkisi (görevi) her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar.” Yine aynı kanunun 27/1 maddesine göre “Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmazlara ilişkin davalar hakkında o taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur.” hükümleri getirilmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, temyiz edenlerin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sebeple mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde arazi kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılarak, taşınmaza kadastro tutanağı düzenlenmiş ise davaya bakma görevinin kadastro mahkemesine ait olacağından görevsizlik kararı verilmesi hususununda düşünülmesi "" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; müdahil Orman Yönetiminin talepleri yönünden tefrik kararı verilerek dosya ayrı bir esasa kaydedilmiş, davacı ..."ın, davalılar ..., ... ve ... aleyhine açmış olduğu zilyetliğe yönelik meni müdahale davasının davalıların kabul beyanları doğrultusunda kabulü ile davalılar ..., ... ve ..."ın keşifte görev alan harita bilirkişileri tarafından düzenlenmiş 18/09/2012 tarihli bilirkişi raporlarında yer alan krokide (A) harfi ile gösterilen 8754,21 m2 ile (B) harfi ile gösterilen 7116,40m2"lik alandaki davacı ... zilyetliğine yönelik müdahalelerinin meni"ne, müdahil ... tarafından açılan davanın HMK"nın 150/5. maddesi uyarınca 01/02/2013 tarihi itibarı ile açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, müdahil Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, müdahalenin önlenmesi ve zilyetliğin tesbiti istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır.
Dosyanın incelenmesinde; her ne kadar çekişmeli taşınmazlar, tapuda orman niteliği ile Hazine adına kayıtlı bulunan 1 ve 3 sayılı parsel sınırları içinde iseler de eldeki davanın kişiler arasında görülen salt zilyetliğin korunmasına yönelik olduğu ve müdahil Orman Yönetiminin davasının bu dosyadan tefriki ile mahkemenin başka bir esasına kaydedildiği, bu davada Orman Yönetimine yöneltilmiş bir dava olmadığı gibi Yönetimce usulünce açılmış karşılık bir davada bulunmadığı verilen kararın bu nedenle Orman Yönetimini bağlamayacağı bir hükmü davada taraf olanların temyiz edebileceği anlaşıldığından Orman Yönetiminin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetiminin TEMYİZ DİLEKÇESİNİN REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/01/2018 günü oy birliğiyle karar verildi.