3. Hukuk Dairesi 2020/9860 E. , 2020/7274 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davalı şirketin abonesi olduklarını, davaya konu Mart 2011 dönemine ait üç adet faturanın 25.642,69 TL olduğunu, telefon hatlarının kendilerine ait olan ... Apart"ta kullanılan sabit hat olduğunu, görüşmelerin yapıldığı dönemde apartın kapalı olduğunu, bekçi ve güvenlik görevlisinin de bulunmadığını, faturaya dayanak görüşmelerin taraflarınca yapılmadığını, görüşmelerin yurt dışına kısa süreli ve sürekli görüşmeler şeklinde yapıldığını, davalının telefon hatlarını ve bilişim sistemlerini koruma yükümlülüğüne ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmediğini, 3. kişilerce sisteme girilerek kontör yüklendiğini, faturaların ödemesinin yapılmaması nedeni ile hatların kapatıldığını ve mağdur olduklarını ileri sürerek 25.642,69 TL olan üç fatura bedelinden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı, santral bağlantılarında, hatların kullanımında anormal bir duruma ve kurumun elektronik sistemine girildiğine dair bir bulguya rastlanmadığını, kontör yüklemesi gibi bir durumun şirket sistemlerinde bulunmadığını, görüşmelerin gece saatlerinde gerçekleştirilmiş olması, sıklık ve periyodları dikkate alındığında davacıların bilgisi dahilinde yapıldığını, aramaların bizzat apartın içinden PBX denilen santralden doğrudan yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, davacıların davalı tarafa 25.642,69 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 06/04/2017 tarihli, 2015/18197 Esas ve 2017/4825 Karar sayılı ilamı ile, hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporu ve ek raporu ile önceki raporlar arasında çelişki olduğu, bu nedenlerle dava dosyasının önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak telefon aboneliği konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kuruluna verilerek, dosyadaki raporlar arasındaki
çelişkileri giderecek ve davalının itirazlarını da karşılayacak şekilde, davaya konu tahakkuk tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak, davalı kurum tarafından istenebilecek bedelin hesaplattırılması suretiyle, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetime elverişli bir rapor alınarak karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle anılan kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, davalı kurum tarafından ... adına kayıtlı ... numaralı telefon hattı için 26/04/2011 ödeme tarihli 8623,73 TL bedelli, davacı ... adına kayıtlı ...,... numaralı telefonlara ilişkin 25/04/2011 ödeme tarihli 8563,00 TL bedelli, 26/04/2011 ödeme tarihli 8492,010 TL bedelli olarak düzenlenen faturalara konu alacak bakımından davacıların 25.642,69 TL yönünden borcu bulunmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, telefon aboneliği sözleşmesinden kaynaklı menfi tespit talebine ilişkin olup uyuşmazlık; dava konusu faturalar nedeniyle davacıların sorumlu olup olmadığı hususundadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK"nın 266. maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Aynı kanunun, 281. maddesinde ise; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebililecekleri; mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Somut olayda; mahkemece, konusunda uzman bilirkişilerden alınan raporda, aramanın hangi yolla yapıldığına dair teknik bulgunun dosya içinde yer almadığı, dosyadaki delillerle teknik kesinliğin sunulamadığı bu nedenlerle teknik ihtimaller göz önüne alınarak; davacıların apartında bulunan analog santral cihazına panel bağlantılarının değiştirilerek ve yazılımın kurulu olduğu bilgisayar kapatılarak müdahale edilmiş olma ihtimalinin bulunduğu, davacılar tarafından bilgisayar ile santral sistem güvenliğinin tam ve eksiksiz olarak sağlanmadığı, sistemin kiltli bir odada muhafaza edilmediği, bu nedenlerle davacıların %50, davalının da, telefon hattının kilitsiz, kablo uçlarının dışarıya açık olması sebebi ile dış müdahaleye açık olduğu, kutuya ek aparat bağlanarak sabit telefon hatlarına paralel şekilde girilme ihtimalinin olduğu, davalının güvenliği eksiksiz şekilde sağlayamadığı gerekçesiyle davalının da %50 oranında sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece; bilgisayarların bulunduğu odanın güvenliğinin sağlanamadığına ilişkin bir tespit veya delilin bulunmadığı, yine santral sistemine kurum içerisinden müdahale edilip edilmediğinin veya bilgisayarın kapatılıp kapatılmadığının belirlenemediği gerekçesiyle bilgisayarların güvenliğinin tam sağlanamadığı kanaatiyle davacılara kusur ve sorumluluk atfedilmesi yönündeki bilirkişi kanaati benimsenmemiş, telefon hattı dağıtım kutusunun kilitsiz ve kabloları dışarıya çıkmış halde bulunması ve dış müdahaleye açık bir vaziyette olması sebebiyle sorumluluğun davalı şirkette olduğu değerlendirilerek davanın kabulüne
karar verilmiştir. Ne var ki, raporda telefon görüşmesinin ne şekilde yapıldığına ilişkin teknik bir kesinlikten bahsedilmemiş, ihtimaller dikkate alınarak davacı ve davalının faturalardan %50 sorumluluğu olduğu belirtilmiştir. Bu durum karşısında, mahkemenin bilgisayar sistemine müdahale edildiğine dair bir bulgu olmaması nedeni ile davacıların sorumlu tutulmayacağına dair gerekçesi yerinde değildir.
Dosya kapsamına, olayın oluş şekline göre sorumluluğun belirlenmesi teknik ve özel bilgi birikimi gerektirmekte olup, mahkemece soyut ifadelerle yetinilerek rapordan ayrılmak suretiyle karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. O halde mahkemece, 05/04/2019 tarihli rapor esas alınarak, davacı ve davalının somut olayda %50"şer sorumluluklarının bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde olmayıp bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.