8. Hukuk Dairesi 2015/9223 E. , 2017/5039 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde davalı adına satın alınan 633 parsele kayıtlı taşınmazın, davalı tarafça mal kaçırmak amacıyla devredildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle davalı ile davacı arasındaki edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ile 10.000,00 TL katılma alacağının faiziyle birlikte tahsilini, davanın taşınmazı devralan üçüncü şahsa TMK 229 maddesi gereği ihbarı ile üçüncü kişininde hükümden sorumlu tutulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazın borç ile alındığını ve borçlar nedeniyle satmak zorunda kaldığını, davacının hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan asıl ..., verdiği borca karşılık taşınmazı satın aldığını, duruşmalara katılmak istemediğini belirtmiştir.
Mahkemece, davacının iddiasına, davalının savunmasına, davacıya ait aile nüfus kayıt tablosuna, incelenen dosyaya, getirtilen belgelere ve tüm dosya içeriğine göre; davacı vekiline 20.05.2014 tarihli duruşmada tanıklarının istinabe yoluyla dinlenilmeleri için gerekli tercüme işlemlerini yaptırmak üzere iki hafta kesin süre verildiği, davacı vekili mazeretli bulunduğundan ihtarın davetiye ile birlikte 09.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği fakat buna rağmen gereğine riayet edilmediği ve taşınmazın muvazzalı olarak satıldığı belirtilen ve dava kendisine ihbar olunan ..."ün kötü niyetli olduğu ve satışın mal kaçırma amacıyla yapıldığının sabit olmadığı ve böylelikle davacı davasını kanıtlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir(6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa"dan kaynaklanan bir hak olup, bu
hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu durumda, üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı kanunun 241.maddesine göre alacak davası açıldığında 229.maddedeki kazandırma veya devir koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği yeniden araştırma konusu yapılmayacaktır.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır(TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m). Değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 05.08.1997 tarihinde evlenmiş, 08.05.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 01.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 663 parsele kayıtlı taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 28.04.2008 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Mahkemece, davanın katılma alacağı davası olduğu gözetilerek öncelikle, davanın kaldığı yerden devamı ile tasfiyeye konu edilen 633 parsele kayıtlı taşınmazın davalı eş tarafından edinme ve satış tarihlerini gösterir şekilde tedavüllü tapu kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek mal rejimi sona erdiğinde mevcut durumun tespitine çalışılması, sonra yukarıda izah edilen ilkelere uygun şekilde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uymayan değişik gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 04.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.