21. Hukuk Dairesi 2019/6593 E. , 2020/2170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A) Davacı İstemi;
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özet olarak; iş kazası neticesinde sürekli iş görmezliği bulunan sigortalı lehine maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
B) Davalı Cevabı;
Davalılar vekilleri cevap dilekçesi ve akabinde özet olarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; 138,268,40 TL maddi tazminat ile 30,000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi"nce, kararın hüküm kısmının 2.ve 3. paragraflarında maddi hata sonucu yeralan "...27.10.2010..." tarihlerinin ayrı ayrı "...28.10.2010..." olarak değiştirilmesi suretiyle yerinde bulunmayan bütün istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
E) Davacının Özetle Temyiz Nedenleri;
• Islah dilekçesi ile birlikte mevduata uygulanan en yüksek banka faizinin talep edildiği, ancak taleplerinin karşılanmadığını,
• Hükmedilen manevi tazminatın çok düşük olduğu ve davacının olayda kusuru olmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
1-Dosyada temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Dava, 28/10/2010 tarihli iş kazası nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, 138,268,40 TL maddi tazminat ile 30,000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, % 38,2 oranında sürekli iş göremezliği bulunan davacının iş kazasının gerçekleşmesinde birleşen kusurunun olmadığı tespit edilmiştir.Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu açıklamalar doğrultusunda davacı lehine takdir edilen manevi tazminat miktarının az olduğu açıktır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.