1. Hukuk Dairesi 2020/2187 E. , 2020/4186 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 134 ada 23 parsel sayılı taşınmazı ile davalıya ait 134 ada 16 ve 21 parsel sayılı taşınmazların tevhit işlemine tabi tutularak 134 ada 24 parsel sayılı taşınmazın oluştuğunu, daha sonra ifraz işlemine gidilerek 134 ada 25 ve 26 parsel sayılı taşınmazların oluştuğunu, 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda davalı ile 1/2’şer paylı malik olduklarını, anılan tevhit ve ifraz işlemlerinin dava dışı Gültekin’e verdiği Silivri 3.Noterliğinin 07.05.2013 tarih ve 4148 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile yapıldığını, dava dışı ...in davalının oğlu olduğunu, öncesinde 1.778 m² yüzölçüme sahip taşınmazın maliki iken anılan işlemler sonrasında 406 m² yüzölçümlü taşınmazda davalı ile 1/2’şer paylı malik olduklarını, vekil ...’i 27.08.2013 tarihinde azlettiğini, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, 134 ada 23 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, tevhit ve ifraz işlemlerinin davacının bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 134 ada 23 parsel sayılı taşınmaz davacı adına, 134 ada 16 ve 21 parsel sayılı taşınmazlar ise davalı adına kayıtlı iken, davacı tarafından Silivri 3.Noterliğinin 07.05.2013 tarih ve 4148 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava dışı ...’in ifraz ve tevhit işlemi yapması için vekil tayin edildiği, anılan vekaletname kullanılmak suretiyle çekişme konusu taşınmazların öncelikle tevhit işlemine tabi tutularak 134 ada 24 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, daha sonra ifraz işlemine gidilerek 134 ada 25 ve 26 parsel sayılı taşınmazların oluştuğunu, 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda tarafların 1/2’şer paylı malik oldukları, diğer 26 parsel sayılı taşınmazda ise davalının tam malik olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, tevhit ve ifraz işleminin iptal işlemine konu edilmediği, davacı ...’in dava dışı Gültekin’i vekil tayin etmesindeki amacın ifraz ve tevhit işlemini gerçekleştirmek olduğu, vekilin bu yönde işlem yaptığı, ancak sonucu itibariyle her iki işlem gerçekleştirilmeden önce davacının 134 ada 23 parsel sayılı taşınmazda 1.778 m² yere sahip iken, ifraz ve tevhit işlemi gerçekleştirildikten sonra davalı ile ½ pay sahibi oldukları toplamda 406 m² yüzölçüme sahip 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda 203 m² yere sahip olduğu, bu suretle vekalet görevinin açıkça kötüye kullanıldığı, kaldı ki vekil Gültekin’in aynı zamanda davalının babası olduğu, bu nedenle iyi niyet iddiasında da dinlenilmeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca; 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’e ait tek katlı yığma taş ev ve ahırın da bulunduğu gözetilmek suretiyle, bu taşınmazın tamamının davacıya verilmesi, geri kalan 1.372 m²’lik kısım için ise 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazda davacının pay sahibi olması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.