Esas No: 2022/2950
Karar No: 2022/7650
Karar Tarihi: 11.10.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/2950 Esas 2022/7650 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/2950 E. , 2022/7650 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, temyiz incelemesinin davacı vekili tarafından duruşmalı, davalılar vekili tarafından duruşmasız olarak yapılması istenilmiş ise de, temyize konu edilen kararda dava değeri, duruşma sınırının altında olduğundan, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteklerinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada, davalıların kendisine vermiş olduğu vekaletnameye istinaden 2008 yılı Ağustos ayından itibaren vekilliklerini üstlendiğini, vekillik görevini gereği gibi yerine getirmiş olmasına rağmen haksız olarak azledildiğini ve avukatlık ücretinin ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00TL alacak ile haksız azil nedeniyle 20.000,00TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş ve talebini 12.01.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile önce 21.020,76 TL'ye, sonra 06.03.2015 tarihli ikinci ıslah dilekçesi ile 29.604,48 TL'ye yükseltmiştir.
Davacı birleşen davada; asıl dava ile aynı vakılalara dayanarak 8.583,72TL'nin temerrüt tarihi olan 28/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini ve dosyanın Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2018/109 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini istemiştir.
Davalılar, azlin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, Yargıtay (kapatılan)13. Hukuk Dairesinin 17/10/2017 günlü ve 2015/23031 Esas, 2017/9594 Karar sayılı ilamı ile iki kez ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulmuş, bozma sonrasında davacı tarafından bozma ilamı doğrultusunda 2018/239 Esas sayılı ek dava açılarak davalar birleştirilmiş ve mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizce 04/02/2021 tarihli 2020/5416 Esas, 2021/933 Karar sayılı ilamı ile asıl ve birleştirilen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı ve ölü olmasına rağmen bu husus belirtilmeden ...’in de karar başlığında yazıldığı ve karar ile adı geçen davalı aleyhine de hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma sonrasında mahkemece bozma ilamına uyularak, asıl dava davada davacının maddi tazminat isteminin kabulüne,
21.020,76 TL maddi tazminatın 10.000,00 TL sine davalıların temerrüt tarihi olan 28/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek müteselsil alınarak davacı yana verilmesine, 11.020,76 TL sine ıslah tarihi olan 12/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek müteselsil alınarak davacı yana verilmesine, davacının manevi tazminat isteminin reddine, birleşen davada ise davacının maddi tazminat isteminin zamanaşımına uğramış olması sebebi ile reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Davacının birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacı birleşen davayı karşı tarafın temyiz dilekçesine verdiği cevapla birlikte (katılma yoluyla) temyiz etmiştir.
Ancak; katılma yoluyla temyiz hakkı, asıl temyiz talebine sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, karşı tarafın asıl temyiz dilekçesinin normal temyiz süresi içerisinde ve kendisi yönünden temyizi kabil bir karara karşı verilmiş olması koşulu ile sınırlandırılmıştır.
Karşı tarafın temyiz istemi, birleşen davaya ilişkin olmadığından davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin de reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacının asıl davada manevi tazminat talebinin reddine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava haksız azile nedeniyle vekalet ücreti alacağı ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece “davacının 2008 yılında davalılardan aldığı genel vekaletname ile bir çok davada ve işte vekillik görevini ifa ettiği, davalılarca 19/07/2010 tarihli azilname ile davacıyı azlettiği, davacı yanın ise davalılara 19/08/2010 tarihli ihtarname keşide edilerek ödenmemiş vekalet ücretlerini talep ettiği ve ödenmesi için 3 gün süre verdiği, ihtarın davalılara 24/08/2010 tarihinde tebliğ edildiği dolayısı ile davalıların temerrüt tarihinin tebliğ tarihinde 3 gün eklenmek sureti ile bulunan 28/08/2010 tarihi olduğu, davalıların ise bu ihtara 06/09/20210 tarihinde cevap vererek hiç bir borçlarının bulunmadığını bildirdikleri bu durumda davacı ve davalı taraflar arasında karşılıklı güven duygusunun zedelendiği” gerekçesiyle davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58.(mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 49) maddesinde yer alan yasal düzenlemeye göre" Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir." anılan madde uyarınca manevi tazminata hükmedilirken şahsiyet haklarına hukuka aykırı şekilde bir saldırının varlığı aranmalıdır. Kişilik haklarının zarar görmediği hallerde eylem hukukuna aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesi mümkün değildir. Öyle ki manevi tazminatta kişinin bedensel ve ruhsal ve sosyal bireyliğinin korunması söz konusudur. Somut olayımızda, davanın niteliği itibariyle davacının kişisel haklarına ilişkin bir saldırı söz konusu değildir. Bu durumda manevi tazminatın yasal şartları oluşmadığının kabulü gerektiği, hal böyle olunca bu gerekçeyle manevi tazminata yönelik talebin reddine karar verilmesi gerekirken, az yukarıda belirtilen gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması usulün 438/son maddesi gereğidir.
3- Davalıların asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı haksız azledildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılar ise davacı vekilin dosyaları gereği gibi ve özenli takip etmediğini, duruşmalara katılmadığını, bu nedenlerle azlin haklı olduğunu savunmuşlardır. Mahkemece “ davacının katıldığı tüm dava dosyaları üzerinde yapılan inceleme de ve konu ile ilgili alınan bilirkişi raporunda davacının ödenmemiş vekalet ücreti alacağı bulunduğu bu durumun dinlenen tanık beyanları ile doğrulandığı buna karşın davalıların azlinin haklı olduğuna dair dosyada herhangi delil ve emare bulunmadığı” gerekçesiyle azlin haksız olduğu kabul edilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Oysa davacı vekilin vekalet ücreti alacağının ödenmesi talebi davalılara yapılan azil işleminden sonra bildirilmiştir. Dosya kapsamında vekalet ücretinin ödenmesinin talep edilmesi üzerine yapılan bir azil işlemi bulunmamaktadır. Davalıların azil nedenleri incelendiğinde, davacı vekilin Bakırköy 13. İş Mahkemesinin 2010/26 Esas Sayılı dosyasının 12/07/2010 tarihli duruşması ile İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/10 E sayılı dosyasının 01/07/2010 tarihli duruşmasına mesleki mazeret bildirerek katılmadığı yine Sarıyer 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/26 Esas sayılı dosyasının 30/06/2010 tarihli duruşmasına da mesleki mazeret bildirdiği, davalı ...’in bu duruşmada “benim müdafim mazeretli olduğu için susma hakkımı kullanıyorum müdafimin savunmamı yapması için mehil istiyorum mazereti kabul edilsin” şeklinde beyanda bulunduğu ve herhangi bir hak kaybının da bulunmadığı dikkate alındığında davalılar tarafından yapılan azlin haksız olduğunun kabulü gerektiği, hal böyle olunca bu gerekçeyle azlin haksız olduğuna karar verilmesi gerekirken az yukarıda belirtilen gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması usulün 438/son maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının birleşen davaya yönelik temyiz dilekçesinin reddine, ikinci ve üçüncü bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin açıklandığı şekillerde değiştirilmesine ve düzeltilmesine, hükmün değiştirilen düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.