16. Hukuk Dairesi 2012/3458 E. , 2012/6885 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Ekizler Köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 16 parsel sayılı 5849,81 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeni ile davalı ... adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, yasal süresi içinde taşınmazın kaçak ve yitik kişiden Hazineye intikal eden yerlerden olduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın 5330,17 metrekarelik kısmının kadastro tespitinin iptali ile davacı Hazine adına tesciline, aynı taşınmazın 519,64 metrekarelik kısmının ise tespit gibi tescillerine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın bir bölümünün 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına oluşan tapu kayıtları kapsamında kaldığı, taşınmazın kalan bölümünün ise Hazine"nin dayanak tapu kayıt ve haritaları ile toprak tevzi komisyonunun belirtmelik tutanak ve haritalarının kapsamı dışında kalıp davalı lehine kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz iktisap etme koşullarının oluştuğu gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi, varılan sonuç da dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Fen bilirkişisinin 27/09/2011 havale tarihli raporundan ve ekindeki krokiden, dava konusu taşınmazın, 326, 329, 337, 540 ve 541 numaralı tevzi parsellerinin kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, mahkemece, bu tevzi parsellerinin tümüne ait tapu kayıtları, oluşumlarına esas alınan belgelerle birlikte getirtilerek ne sebeple ve kimin adına oluşturulduğu incelenmediği gibi, yargılama sırasında davalı taraf, taşınmaza ilişkin tapu ve vergi kayıtları olduğunu ileri sürdüğü halde, bu konu üzerinde de durulmamış, sözü edilen kayıtları ibraz etmesi için davalı tarafa süre verilmemiş ve kayıtlar uygulanmamıştır. Bu nedenle doğru sonuca varılabilmesi için, taşınmazın başında yeniden, komşu köylerden, yeterince yaşlı, taşınmazların bulunduğu yeri iyi bilen, tarafsız kişiler arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu hazır olduğu halde keşif yapılarak, davalı tarafın taşınmaza ilişkin olduğunu iddia ettiği tapu kayıtları, varsa tüm tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilerek, bu kayıtlardan plan ve haritaya dayananların tevzi haritaları, kadastro paftaları ile ölçekleri eşitlenmek suretiyle çakıştırılarak zemine uygulanmalı, dava konusu taşınmazın aynı zamanda davalı tarafın dayanağı olan tapu kayıtları kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmelidir. Bu şekilde belirlenecek kayıt kapsamları sonucunda, çekişmeli taşınmazın hem davalı tarafın dayanak tapu kaydı hem de Hazine"nin dayanak tapu kaydı kapsamında kalan bölümleri olması halinde hangi tapu kaydına üstünlük tanınacağı tartışılmalıdır. Taşınmazın yalnızca Hazine"nin dayanağı tapu kaydı kapsamında kalan bölümlerinde tapu kaydının tesisine esas belirtmelik tutanağı araştırılarak, bulunması halinde getirtilmeli ve hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler de dinlenilerek davalı taraf yararına, Hazine tapusunun oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanunu"nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, 3402 sayılı Yasa"nın 1. maddesi gereğince kadastro hakiminin çekişmeli taşınmazın tamamı hakkında doğru, açık ve infazı kabil hüküm kurmak zorunda olması nedeniyle ifraz edilen her bir bölümün, fen bilirkişi raporunda harflendirilerek yüzölçümleri ile gösterilmesi; mahkemece de hükme esas alınan fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle ifraz edilen her bir bölüm hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerektiği halde fen bilirkişi raporuna atıf yapılmayarak, taşınmazın hangi bölümünün Hazine adına, hangi bölümünün davalı taraf adına tescil edileceği belli edilmeden, infazı mümkün olmayacak şekilde hüküm tesisi de isabetsiz olup, tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 20.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.