Esas No: 2022/4778
Karar No: 2022/6404
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4778 Esas 2022/6404 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/4778 E. , 2022/6404 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 11/05/1998 tarihinde noterde düzenlenen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile 1099 ada 2 parsel sayılı taşınmazda yer alan 14 numaralı bağımsız bölümü davalıdan satın aldığını; davalının, daireyi sözleşmede kararlaştırılan 30/12/1998 tarihinde teslim edemediğini, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, dairenin rayiç bedeli 6.000 TL'nin 30/12/1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 03/11/2009 tarihli ıslah dilekçesiyle; taşınmazın rayiç değeri 32.786,20 TL ile, mahrum kaldığı kira bedeli 13.000 TL olmak üzere toplam 39.786,20 TL'nin 30/12/1998 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davacının ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereği dava tarihinde ulaştığı alım gücüne karşılık gelen 23.698 TL’nin, 6.000 TL'lik kısmının dava tarihinden, 17.698 TL'lik kısmının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar; davacı tarafın temyizi üzerine, Dairece verilen 18/12/2014 tarihli ve 2014/8110 E. 2014/16777 K. sayılı kararla; davacının sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, taraflar arasında düzenlenen Satış Vaadi Sözleşmesinin geçerli olduğu, davalının kendi kusuru ile sözleşmenin ifasını imkansız kıldığı, BK 96 (TBK 112) maddesi gereğince davacının akitten doğan müspet zararını tazmine mecbur olduğu; hal böyle olunca, mahkemece; dairenin sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği 20/06/2000 tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişi kurulunca saptanması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 6.000 TL'nin dava tarihinden itibaren 2.579 TL'nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar; davacı tarafından temyizi üzerine, bu kez, Dairece verilen 13/09/2018 tarihli ve 2018/719 E. 2018/8541 K. sayılı kararla; bozma ilamı gereğinin tam olarak yerine getirilmediği, taşınmazın arsa ve yapı değerinin
toplamının sözleşmede belirtilen 9/170 hisseye düşen değeri belirlenmiş olması nedeniyle raporun, hüküm vermeye elverişli olmadığı, davacıya taahhüt edilen nitelikteki taşınmazın, Satış Vaadi Sözleşmesi'nin aynen ifasının imkansız hale geldiği 20/06/2000 tarihindeki rayiç değerinin belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; 08/08/2021 bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile 11.380 TL’nin 6.000 TL’sinin dava tarihinden, geriye kalan 5.380 TL’sinin ise ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemenin bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Hükme esas bilirkişi raporunda; keşfin yapıldığı 2021 yılı itibariyle internet sitesinden alınan üç ayrı taşınmaz satış ilanına göre bedel belirlendiği, söz konusu bedelin 20/06/2000 tarihindeki değerine, ÜFE güncellemesi ile ulaşıldığının ifade edildiği görülmektedir. Oysa ki, rayiç bedelin, ifanın imkansız hale geldiği tarihten önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması gerekmektedir.
Buna göre, mahkemece; öncelikle taraflara, taşınmaza yakın bölgelerden ve ifanın imkânsız hale geldiği tarihe yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkân tanınması, sonrasında ise, bu emsallere göre taşınmaza değer biçilmesi için yeniden rapor alınması suretiyle; ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtay'ın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır.
Mahkemece verilen 01/10/2013 tarihli kararla; 23.698 TL’nin davalıdan tahsiline karar verildiği, hükmün sadece davacı tarafından temyiz edildiği, buna göre, davacı yönünden bu miktarın usuli kazanılmış hak oluşmasına karşın, mahkemece aleyhe hüküm verme yasağı ihlal edilerek 11.380 TL’nin davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece; 01/102013 tarihli kararın davacı yararına bozulduğu ve davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu göz önünde bulundurularak, bilirkişi raporu alınmasının ardından oluşacak sonuca göre (23.698 TL'nin altında olmamak üzere) bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, aleyhe hüküm verme yasağı ihlal edilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; gerekçeli karar başlığında, dava tarihinin 01/12/2006 olması gerekirken 13/04/2015 olarak gösterilmesinin, mahallinde her zaman düzeltilebilir maddi hata teşkil ettiği değerlendirilerek bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle, hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, harçtan muaf olmasına rağmen temyiz eden davacıdan peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.