3. Hukuk Dairesi 2020/2775 E. , 2020/7466 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK.AV....
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 08/12/2020 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 116 ada 17 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olan bir kısım davalılar tarafından kamulaştırmasız elatma nedeniyle bedel davası açıldığını, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/10/2002 tarihli ve 2002/443 E.-2002/1084 K. sayılı kararı ile 2.000.000.000 TL bedelin tahsiline ve 116 ada 17 parselin 1.059 m²’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline ve yol olarak terkinine karar verildiğini, ancak tescile dair mahkeme kararı infaz edilmeden aynı bölgede Nilüfer İlçe Belediye Başkanlığınca imar uygulaması yapılarak 116 ada 20 parselde davalılar adına pay tescilinin yapıldığını, bedelini aldıkları yerin yeniden adlarına tesciline ses çıkarmayan davalıların, daha sonra kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, böylece toplamda 635,40 m² fazla pay sahibi olduklarını; 06/01/2010 tarihinde kamulaştırma şerhinin kaldırılması için müracaat edildiğinde 02/02/2010 tarihli encümen kararı ile davalılara ödenen kamulaştırmasız elatma bedellerinin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsil edilmesine karar verildiğini ileri sürerek; 116 ada 17 (116 ada 20 parseldeki) bağımsız bölümlerin % 21.80 m²’lik kısmının tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı taktirde 949.593,83 TL bedelin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar; şüyulandırma işlemine karşı açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/10/2002 tarihli ve 2002/443 E. - 2002/1084 K. sayılı kararının kesin hüküm oluşturduğunu, kesinleşmiş karara karşı davalıların ancak yargılamanın yenilenmesini isteyebileceklerini, imardan yıllar sonra haberdar olduklarını, kendilerine imar uygulamasına dair bir tebligat yapılmadığını, yola terkin edilen kısımda fiili bir kullanımlarının bulunmayıp, bu yerin kamunun kullanımına tahsis edildiğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir
Mahkemece; “…davacı ... belediyesi, tapu iptali tescil isteyemez. Şartları oluşması halinde bedelini talep edebilir. Davalılar ise; kararın infaz edilmemesinden dolayı 635,40 m² fazla yer edindikleri sabit olduğuna göre bu bedelin karşılığını ödemekle yükümlüdürler. Şüyulamanın kesinleşme tarihi 31.12.2004 olup, bu tarihe göre fazla edindikleri taşınmazın ikame bedeli karşılığının yöntemine uygun olarak alınan bilirkişi raporunda 413.010,00.-TL olduğu anlaşılmıştır. Davalılar bu miktarı 31.12.2004 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte geri ödemekle yükümlüdürler.
Bilirkişi heyeti raporunda; davacı ... belediyesinin herhangibir maddi kaybının olmadığı, davalıların sebepsiz zenginleşmesinin Nilüfer belediyesinden olduğunu ileri sürmüş iselerde; yola terkten dolayı bedeli ödemek durumunda kalan Büyükşehir belediyesi olup, DOP eksik kesintisinden dolayı 635,40 m² fazla edinen davalılar olmakla bu miktarın karşılığının, bedeli ödeyen davacı ... belediyesinin talep etmesinde; hukuki yararı bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, tescil talebinin reddine dair verilen karar davalıların temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince verilen 07/04/2016 tarihli ve 2014/8292 E.-2016/4240 K. sayılı kararla; dava konusu edilen taşınmazda imar uygulaması yapılmasına dair imar evraklarına ilişkin tüm kayıt ve belgelerin merciinden istenmesi, imar evrakları üzerinde gerekli inceleme ve denetimin yapılması, ondan sonra uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde keşif yapılarak, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararına esas alınan kayıtlar ile imar uygulamasına ilişkin kayıtların çakıştırılması suretiyle anılan mahkeme kararı ile davacı idarenin tescilsiz kazandığı alanda imar uygulaması sonucu davalıların yeniden hak sahibi oldukları miktarın kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, bilirkişilerden uygulamayı gösterir, denetime elverişli rapor alınması, daha sonra davalılar lehine imarla fazladan elde ettikleri tespit edilen alan üzerinden davacı istek ve itirazları dikkate alınarak usulüne uygun şekilde bedelin belirlenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bedele hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası mahkemece yapılan yargılama neticesinde, sebepsiz zenginleşmeye yol açan şuyulama işleminde, dava dışı şuyulama işlemine dahil olan kişilerin taşınmazlarından fazlalığın elde edildiği, fakirleşenin davacı taraf olmadığı, davacı idarenin mal varlığından herhangi bir eksilme bulunmadığı, gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Uyuşmazlık, tapuda davalılar adına kayıtlı olan taşınmazın 1.059 m²’lik kısmının mahkeme kararı ile davacı ... adına tesciline ve yol olarak terkinine karar verilmiş olmasına rağmen, kararın tapuda infazı sağlanmadan, dava dışı ilçe belediyesi tarafından yapılan imar uygulaması sırasında bu taşınmazın da davalılar uhdesinde sayılması ve davalılara fazladan yer tahsis edilmesi nedeniyle, davalıların sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, buradan varılacak sonuca göre de bu zenginleşmenin davacı idare aleyhine olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konuya ilişkin yasal mevzuatı incelemekte fayda bulunmaktadır. Olay tarihindeki 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18 inci maddesinde; belediyelerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında, bunların yüz ölçümlerinden yeteri kadar sahanın düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı (DOP)" olarak düşülebileceği ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık paylarının, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemeyeceği düzenlenmiştir.
../....
-3-
Yine aynı tarihte yürürlükte olan (mülga) İmar Kanunu’nun 18 inci Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Düzenleme sınırının geçirilmesi” başlıklı 6 ncı maddesinde; düzenleme sınırının, iskan sahası içindeki yollarda, yol ekseninden geçirileceği hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan, imar uygulamasına ilişkin Danıştay’ın istikrar kazanmış kararlarında; parselasyon işleminde, düzenleme sahası içinde bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmiş, ilgili kamu idareleri tarafından kamulaştırılmış ve kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmakta olan yol, park, meydan, otopark gibi alanlar, arsa ve arazi düzenlemesi yapılırken hesaba katılmaması yine DOP kesintisiyle oluşturulan ve tescile tabi olmayan tesislerden, uygulama alanında daha önce var olanlar, düzenleme çalışmalarında yine aynı yerde bırakılıyorsa bu tesislerin DOP hesabına katılmaması gerektiği belirtilmiştir.
Bu açıklamalar uyarınca somut olaya bakıldığında; uyuşmazlığa konu 116 ada 17 (imar uygulaması sonrası 116 ada 20) parsel sayılı taşınmaz davalılar adına tapuda kayıtlı iken, davacı belediyece 1996 yılında fiilen el atılarak yol yapıldığı, davalılar tarafından kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/10/2002 tarihli ve 2002/443E.-2002/1084K. sayılı kararı ile bedelin tahsili ile taşınmazın 1.059 m²’lik kısmının tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline ve yol olarak terkinine karar verildiği, kararın 29/09/2003 tarihinde kesinleştiği ancak bu kısmın yol olarak terkine ilişkin ilamın, idari işleyişteki aksaklık nedeniyle infazı yapılmadan, Nilüfer Belediyesince gerçekleştirilen imar uygulamasında yine 1.059 m²’lik kısmın davalılar mülkiyetinde kabul edilerek DOP hesaplaması yapıldığı (davalıların hissesi olan 4.857,63 m²’den kamulaştırılan 1.059 m² düşüldükten sonra kalması gereken 3.798,63 m² üzerinden %40 DOP kesilmesi ve sonrasında 2.279,18 m² olması gerekirken, bu miktar kesilmediği yani hesaplamaya dahil edildiği için davalılar adına tescil edilen miktar 2.914,58 m² olmuştur) taşınmazdan DOP kesintisi yapıldıktan sonra geri kalan kısmının 116 ada 20 parsel olarak davalılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim olunan raporlarda; Nilüfer Belediyesince yapılan imar uygulaması sırasında davacı ... adına tescil edilip yola terk edilmesi gereken ancak tapuda tescil ve terkini yapılmayan 1.059 m2’lik kısmın, imar uygulaması sırasında davalılar mülkiyetinde görüldüğünden davalılar lehine 635,40 m2 fazladan yer tahsis edildiği yönünde tespite yer verildiği görülmektedir. Nitekim imar uygulaması nedeniyle davalılara fazla yer tahsis edildiği hususu tarafların da kabulündedir.
Bu durumda mahkemece; Nilüfer Belediyesinin imar düzenlemesi sebebiyle uygulamaya giren taşınmazlardan %40 oranında kesmiş olduğu DOP’dan, davacı belediyeye yol olarak tahsis yapılıp yapılmadığı (1059 m²’nin davacı belediyece kamulaştırıldığı ve bedelinin davalılara ödendiği dikkate alınarak, bu sebeple imar düzenlemesine girmemesi gerektiği halde düzenleme kapsamına alınması nedeniyle davalılar lehine fazladan tahsis edilen ve uyuşmazlık konusu olan 635,40 m²’lik kısmın çözümüne yönelik olarak); şayet tahsis yapılmış ise bu tahsisin bir karşılığının bulunup bulunmadığı hususlarında araştırma yapılması gerekirken, imar düzenlemesi sonucu alınan DOP’un fazla hesaplandığı, yine davalılar adına fazla tescil gören kısmın dava dışı üçüncü kişilerden yapılan fazla kesintiden kaynaklandığı yönündeki somut verilere dayanmayan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Buna göre mahkemece yapılacak iş; imar düzenlemesi sebebiyle umumi hizmetler için kesilen DOP’un, düzenleme yapılan yerlerin yol başta olmak üzere diğer kamusal ihtiyaçlar için ilgili kamu idarelerine tahsis edildiği hususu da dikkate alınarak, öncelikle 116 ada 17 parsel nolu (imar uygulaması ile 116 ada 20) parsel sayılı taşınmazın imarına ilişkin (en son imar ve tapu kayıtları da dahil edilmek üzere) tüm kayıt ve belgeler merciinden istemek sonrasında şehir planlaması, yol ve imar konusunda uzman bilirkişi heyetinden, daha önce davacı belediyece kamulaştırılan davalılara ait taşınmazın fiilen de yol olarak kullanılan
.../....
-4-
kısmının, imar uygulaması sonrası elde edilen DOP’tan davacıya yeniden yol olarak tahsis edilip edilmediği; şayet edilmiş ise ne kadarının tahsis edildiği, davacı ... tarafından dava dışı Nilüfer Belediyesine bu tahsis karşılığı bir ayni veya nakdi bedel veya mukabil bir arsa veya arazi verilip verilmediği; davalılar lehine fazladan tahsis edilen 635,40 m² yerin kim ya da kimlerin mülkiyetinde (kimin fakirleştiğinin) olması gerekirken davalılar adına tescil gördüğünün tespitine yönelik denetime elverişli rapor aldırmak ve hâsıl olacak sonuca uygun bir karar vermek olmalıdır.
Kabule göre de; ilçe belediyesi tarafından yapılan imar uygulaması sırasında DOP"un %40 oranında hesap edilmiş olmasına, taraflar arasında bu hususta herhangi bir uyuşmazlık bulunmamasına rağmen, bilirkişi heyeti tarafından bu hususta inceleme yapılması ve DOP’un %36 oranında alınması gerektiği belirtilerek hesap yapılması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
AÇŞ/SA