22. Hukuk Dairesi 2014/4997 E. , 2015/15488 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Taraflar arasındaki, davacı-karşı davalı ücret farkı, bakiye süre ücreti, ücret, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesi, davalı-karşı davacı ise yıllık izin ücreti tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda her iki davanın; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.04.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı-karşı davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, ücret farkı, bakiye süre ücretine ilişkin tazminat, 2008 yılı Temmuz ayı 15 günlük ücreti, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti alacakları istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce feshine dayalı olarak işverence ödenmesi gereken kalan süreye ait ücretler konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 325. maddesinde, “iş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir” şeklinde kurala yer verilerek işçinin kalan süre
ücretini talep hakkı olduğu belirlenmiştir. Bakiye süre ücretinin istenebilmesi için iş sözleşmesi, işverence feshedilmiş olmalıdır. Öte yandan, iş sözleşmesinin feshinin haklı bir sebebe dayanmaması gerekir. İşverenin feshi, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25. maddesinin ilk bendinde yazılı olan sağlık sebeplerine, ikinci bentte sözü edilen ahlak ve iyiniyet kuralları ile benzerlerine uymayan hallere ve üçüncü bentte öngörülen zorlayıcı sebeplere dayanması durumunda işçiye sözleşmenin kalan süresine ait ücretler bakımından talep hakkı doğmaz.
4773 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 15.03.2003 tarihi sonrasında İş Hukukunda “geçerli fesih” kavramı da yerini almıştır. Her ne kadar anılan fesih, gerek 4773 sayılı Kanun ve gerek 4857 sayılı Kanun"da belirsiz süreli iş sözleşmeleri için öngörülmüş olsa da, belirli süreli iş sözleşmesi bakımından da geçerli sebebin sonuçlarının tartışılması gerekir. Geçerli sebep ister, işletmenin ve işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklansın ya da işçinin yeterliliği ve davranışlarına dayansın belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce işverence feshi için gerekçe oluşturmamalıdır. Gerçekten, belirli süreli iş sözleşmesi düzenleyerek taraflar fesih iradelerini sürenin sonuna kadar askıya almış sayılmalıdır. Bu itibarla geçerli sebeplerin varlığına rağmen belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş sözleşmesi süresinden önce haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğinde kalan süreye ait ücretinin ödenmesi gerekir.
Belirli süreli iş sözleşmesinde, feshin 818 sayılı Kanun"un 117. maddesinde sözü edilen ifa imkansızlığına dayanması halinde bakiye süre ücreti ödenmesi gerekmez.
İfa imkansızlığı, edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin olanaksız hale gelmesi olarak açıklanabilir.
İşçinin iş görme edimini ifa edememesi, işverenin temerrüdünden kaynaklanmaktadır. O halde sanki sözleşme devam ediyormuş gibi kalan süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerekecektir. İş hukukunda ücret kural olarak çalışma karşılığı ödenir. Aksinin kanunda öngörülmesi ya da taraflarca açık biçimde kararlaştırılması gerekir. Bakiye süre ücreti için 4857 sayılı Kanun"un 34. maddesinde öngörülen özel faizin uygulanması söz konusu olmaz. Çünkü eylemli çalışmanın karşılığı değildir. Sosyal Güvenlik Kurumuna bakiye süre ücreti içinden bakiye süreye dair prim ödemesi de gerekmez.
818 sayılı Kanun"un 325. maddesine göre, işçinin, sözleşme kapsamındaki işi yapmaması sebebiyle tasarruf ettiği miktar ile diğer bir işten elde ettiği gelirleri veya kazanmaktan kasten feragat ettiği şeyler kalan süreye ait ücretler toplamından indirilmelidir. Bu konuda gerekli araştırmaya gidilmeli, işçinin sözleşmenin feshinden sonraki dönem içinde başka bir işten gelir elde edip etmediği, ya da iş arayıp aramadığı araştırılarak sonuca gidilmelidir.
İşçiye belirli süreli iş sözleşmesinin varlığına rağmen ihbar tazminatı ödenmişse, bu tutarın, bakiye süre ücretinden hak kazanılan miktardan indirilmesi gerekir. Daha açık bir ifadeyle mahsup işlemi, bakiye süre ücretinden gerekli indirimler yapıldıktan sonra kalan tutar üzerinden gerçekleştirilmelidir.
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin “Görev Süresinin Uzatılması, Sona Erdirilmesi” başlıklı 13. maddesi, “Üniversite veya Öğretim elemanı görev bitim tarihinden en az üç ay öncesinde yazılı olarak bildirmek şartıyla, tek taraflı olarak görevi sona erdirebilirler. Üç aylık süre içinde taraflarca bildirim yapılmaması halinde, görev süresi aynı şartlarla uzatılmış kabul edilir. Üniversite görev süresi içinde herhangi bir sebeple öğretim elemanının görevine son vermesi halinde sözleşmede yazılı görev süresinin bitimine kadar olan net aylık ücretlerinin toplamı göreve son verildiği tarihte tazminat olarak öder. ” hükmünü içermektedir. Aynı sözleşmenin 18. maddesinde de, görev süresinin 15.07.2003-15.07.2008 tarihleri arasında olduğu, görev süresinin bitiminden en az üç ay önce taraftardan herhangi biri görevi sona erdirmediği takdirde, görev süresinin aynı şartlarda uzatılmış kabul edileceği belirtilmiştir.
Tüm dosya içeriğinden, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davacının görev süresinin bitiminden en az üç ay önce sona erdirildiğinin davalı tarafça bildirilmediği anlaşılmaktadır. Bu konuda, yapılan tebligatın usulüne uygun bulunmadığı da ceza davası ile sabittir. Ancak, davacının da kabulünde olduğu üzere, davalı tarafça 30.05.2008 günlü yazı ile 15.07.2008 tarihinde sona erecek olan iş sözleşmesinin süresi sonunda yenilenmeyeceği bildirilmiştir. Bu durumda, henüz yürürlüğe girmeyen bir sözleşme sebebiyle bakiye süreden dolayı davalı sorumlu tutulamaz. Bu sebeple, mahkemece, davacının 30.05.2008-15.07.2008 tarihleri arasıyla sınırlı olarak bakiye süre ücreti alacağının kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde beş yıllık süre için bakiye süre ücreti alacağına hükmedilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan, bakiye süre ücreti için 4857 sayılı Kanun"un 34. maddesinde öngörülen özel faizin uygulanması da söz konusu olmaz. Bu halde, hüküm altına alınan bakiye süre ücretine en yüksek banka mevduat faizinin uygulanması da isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.